YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3579
KARAR NO : 2014/4544
KARAR TARİHİ : 15.04.2014
MAHKEMESİ : AHLAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2013
NUMARASI : 2010/142-2013/119
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu K. Mahallesi çalışma alanında bulunan 861 ada 5 parsel sayılı 10.242,73 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı M.. K.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile çekişmeli 861 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı M.. K.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 861 ada 5 parsel sayılı taşınmaz, toprak tevzi komisyonunca hazırlanan tapu kaydının kapsamında kalması nedeniyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, taşınmaz tutanağının edinme bölümünde ise toprak tevzii komisyonunun 1489 parseli ile Hazine adına tapuya bağlandığı, O. K.’ın şagil gösterildiği belirtilmiştir. Davacı, çekişme konusu taşınmazın toprak tevzi komisyonu çalışmaları öncesinde murisleri kullanımında olduğu ve lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğu iddiası ile dava açmıştır. Çekişme konusu taşınmazın 1964 yılında 4753 sayılı Kanun ile Hazine adına oluşturulan tapu kaydı kapsamında kaldığı mahkemece tespit edilmiş olup bu konuda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, Hazine adına tapu kaydının oluşmasından önce davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Mahkemece yapılan keşif sırasında beyanına başvurulan yerel bilirkişiler, çekişme konusu taşınmazın 1964’lü yıllarda O. K. kullanımında olduğu, daha sonra davacı murisi A.K.’e sattığı yönündedir. T. T.Komisyonunun çalışmalarının da aynı yıllara tekabül ettiği göz önüne alındığında, yapılan açıklamalar davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda yeterli değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46/1. maddesi “4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur.” hükmünü içermektedir. Buna göre, 4753 sayılı Yasa uyarınca Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmazların, öncesi itibariyle özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden bulunması ve tescil tarihi itibariyle zilyetleri yararına bu Yasa uyarınca (3402 sayılı Yasa 14 vd. maddeleri) kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk
edinme koşullarının gerçekleştiğinin anlaşılması halinde zilyetleri adına tescil edilmeleri gerekmektedir. Ne var ki, mahkemece taşınmazın kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden geriye doğru 20 yıl davacının zilyetliği olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, ancak 3402 sayılı Yasa’nın 46/1. maddesi koşulları yönünden inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Eksik inceleme ve araştırma ile karar verilemez. O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, davacı tarafa delilleri sorulmalı, daha sonra davalı Hazinenin tutunduğu, 4753 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen ve tespit dayanağı olan 02.01.1964 tarih ve 161 sayılı tapu kaydının tesisine esas belirtmelik tutanağı araştırılmak, bulunması halinde 1963 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu taşınmaz yönünden herhangi bir kayıt ya da belgenin uygulanıp uygulanmadığını belirlemek, varsa tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilerek, komşu parsellere ait kadastro tutanak örnekleri ile tespit dayanağı kayıt ve belgeler celbedilmek suretiyle dosya ikmal edilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde, fen bilirkişisi, üç kişilik ziraat bilirkişi kurulu, yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, varsa tevzi çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığı, çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal eden yerlerden olup olmadığı, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu tarihten geriye doğru davacı ya da maliki evvellerinin 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmelidir. Zirai bilirkişi kurulundan taşınmazın niteliği, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş şekli konusunda ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bu suretle; toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, taşınmazın kaçak yitik kişilerle ilgisi olup olmadığı yönünden tarafların göstereceği tanıklar dinlenmeli, bir beldede geçmişte kaçak ve yitik kişilerin yaşamış olmasının, o yöredeki tüm taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kaldığı anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalı, Hazine tapusunun oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanununun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı taraf lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15.4.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.