Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/3563 E. 2014/2710 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3563
KARAR NO : 2014/2710
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

MAHKEMESİ : İMRANLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2013
NUMARASI : 2013/45-2013/128

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kadastro sonucunda … ada 10 parsel sayılı 7521,77 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ölü olduğu belirtilmek suretiyle davalı S.. G.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı B.. Ç.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı adına oluşan tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d madesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir. Dava ehliyeti, davada taraf olma ehliyetidir. Nitekim, 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede, gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı; 4721 sayılı TMK’nın 28. maddesinde ise, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta olup, dava sırasında ölen kişiler yönünden düzenleyici hükümler (HMK m.55) getirmiş; ancak, dava açıldığı sırada ölü olan kişiler hakkında ise herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesine göre tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartları olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun “dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/2. maddesi “mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmünü içermekte olup, anılan maddenin “gerekçe” bölümünde de aynı şekilde dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise usul ekonomisine uygunluk sağlanabilmesi için hakimin usulden ret kararı vermeden önce, eksikliğin tamamlanması için ilgilisine kesin süre verileceği esasının benimsendiği belirtilmiştir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/4. maddesi ile getirilen “dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklindeki düzenleme ile dava dilekçesinde, tarafın yanlış gösterilmesinin “kabul edilebilir bir yanılgı”ya dayanılması halinde, taraf değişikliğinin kabul edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Dava, kadastro sonucu oluşan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir. Davanın açıklanan bu niteliğiyle, çekişmeli taşınmazın tapu kaydında malik olarak görünen S.. G..’a doğru olarak husumet yöneltilmiştir. Davacı, doğru olarak husumet yönelttiği tapu malikinin dava açıldığı sırada ölü olduğunu bilmemesi kabul edilebilir bir yanılgıdır. Ne var ki; davacıya ön inceleme duruşması tebliğ edilmemiş, yokluğunda duruşma yapılarak hüküm tesis edilmiştir. Diğer bir anlatımla davacıya duruşmada davalının ölü olduğuna dair nüfus kayıtları okunmamış, mirasçılarını davaya dail etme imkanı tanınmamıştır. Oysa ki bu gibi durumlarda, belirtilen yasa maddeleri uyarınca, verilecek ara kararla durumun belirtilmesi, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacıya imkan sağlanması gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacıya, usulüne uygun şekilde duruşma günü tebliğ edilerek kendisine davalının nüfus kayıtları okunarak taraf ve dava ehliyeti şartı noksanlığını gidermesi için HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca kesin süre verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın usulden reddi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.