Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/3395 E. 2014/3559 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3395
KARAR NO : 2014/3559
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : TEFENNİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2013
NUMARASI : 2012/61-2013/131

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kadastro sonucunda B. Köyü çalışma alanında bulunan 157 ada 11 parsel sayılı 1.904,34 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı S.. E.. adına tespit edilmiş, kayden davalı A.. Ç..’a intikal ettirilmiştir. Davacı Ü.. A.. ve müşterekleri irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Ü.. A.. ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar çekişmeli taşınmazın ortak miras bırakan H. E.’a ait olduğunu 26.8.2009 tarihli belge ile muristen kalan taşınmazları taksim ettiklerini 1/3’ünün davalı Süleyman’a, 1/3’ünün Ümmü ‘ye 1/3’ünün de Hasan’a kaldığını bu taksime göre taşınmazın adlarına tescil edilmesini, 26.8.2009 tarihli belgeye itibar edilmediği taktirde murisin tüm mirasçıları adlarına payları oranında tescilini talep ederek terditli olarak dava açmışlardır. Mahkemece ilk talep hakkında taksime ilişkin belgenin geçersiz olduğu, ikinci talep hakkında ise tarafları ve konuları farklı iki talebin terditli olarak dava edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacıların her iki talebi de tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 111. maddesi hükmüne göre davacının aynı davalıya karşı birden fazla talebini aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürebilmesi mümkündür. Ancak bunun için talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması gerekmektedir. Davacıların terditli olan her iki talebi hakkında böyle bir bağlantının bulunduğu kuşkusuzdur. Davacıların dayandığı toplantı tutanağı başlıklı belge 26.8.2009 tarihli olup bu tarihte murisin oğlu Hasan’ın mirasçıları olan S.. E.. ve Ü.. G.. 18 yaşını ikmal ettikleri halde belgede isimleri yazılı değildir. Öte yandan ibraz edilen belgede sadece köy muhtarının imzası bulunmakta azaların imzası bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davacıların ilk talebine itibar edilmemiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki çekişmeli taşınmaz kök muris Hüseyin Erdoğan terekesine göre 3. kişi konumunda olan A.. Ç..’a satış suretiyle intikal ettirilmiştir. Davacıların ikinci talebine göre murisin terekesi TMK’nın 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, herbirinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK’nın 702. maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olup, kural olarak üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Bu nedenle terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya bir kaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davacı tarafa diğer mirasçıların davaya muvafakatlerini alması ya da terekeye temsilci atanması hususunda süre verilmeli, bu şekilde taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı Ü.. A.. ve müşterekleri vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 31.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.