YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2404
KARAR NO : 2014/2117
KARAR TARİHİ : 04.03.2014
MAHKEMESİ : KARADENİZ EREĞLİ 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2012
NUMARASI : 2011/1075-2012/551
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda … parsel sayılı … metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, tapu dışı satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı H.. T.. adına tespit ve hükmen tescil edilmiştir. Davacı Z.. P.., satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Z.. P.. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz hakkında daha önce kadastro mahkemesince verilen hükmün taraflar yönünden kesin hüküm oluşturduğu gerekçesi ile hüküm kurulmuştur. Kesin hükmün varlığından söz edebilmek için her iki davanın taraflarının, konusunun ve dayanılan dava sebebinin aynı olması gerekir. Bunun için de ikinci hükmün davacısı ve davalısının ilk hükümde de karşı karşıya gelmiş olması bir başka ifade ile aynı tarafta yer almamış olmaları gerekir. Bu husus HGK’nın 11.02.1976 tarih 8/932 – 208 Esas ve Karar, 18.10.1978 tarih 8/317-844 Esas ve Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Somut olayda Asliye Hukuk Mahkemesinden aktarılan davanın konusunu teşkil eden 500 ve 498 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili yargılamada eldeki davanın davacı ve davalısı da davaya dahil edilmiştir. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda çekişmeli taşınmazın A. D.’nun tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlenerek tespit gibi tesciline karar verilmiştir. Kadastro Mahkemesinin 1982/14-2005/89 karar sayılı ilamında, eldeki davanın davacı ve davalı olan H.. T.. ve Z.. P.., Hazinenin davası nedeniyle davalı olarak aynı tarafta yer almışlar ve o davada aralarındaki ortak sınıra ilişkin olarak bir iddia ileri sürülmediği gibi re’sen de tartışılıp değerlendirilmemiş ve bu konuda bir karar da verilmemiştir. Hal böyle olunca sözü edilen ilamın taraflar yönünden kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemez. O halde, mahkemece davanın esasına ilişkin deliller tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece bu husus göz ardı edilerek, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.