YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2332
KARAR NO : 2014/4971
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
MAHKEMESİ : BEYKOZ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2013
NUMARASI : 2010/1203-2013/11
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında Y. Mahallesi çalışma alanında bulunan .ada 15 parsel sayılı 1.058,54 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesinde 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın bahçe olarak davalı M.. D.. ve S.. G..’nun müşterek kullanımlarında olduğu şerhi verilerek, bahçe niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı M.. Ç.., çekişmeli taşınmazın 1991 yılından beri kendi kullanımında olduğunu ileri sürerek, lehine zilyetlik şerhi verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı M. Ç. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davalı tarafça kullanıldığı ve davacı tarafın fiili kullanımının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yeterli değildir. Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek-4 maddesi gereğince yapılan kadastro tespitine itiraza ilişkindir. 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasaya eklenen Ek 4/1. madde gereğince; 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle Hazine adına tescil edileceği hüküm altına alınmıştır. Davacı taraf çekişmeli taşınmazın kendi fiili kullanımında olduğunu ileri sürerek dava açmış; iddiası hakkında ise, 30.9.2011 havale tarihli delil listesinde tanık deliline dayandığı ve tanıklarının isimlerini bildirmiştir. Ancak; mahkemece, davacı tarafın hazır bulunmadığı oturumda, 29.8.2012 tarihli keşif ara kararı ile davacı tanıklarının da yapılacak keşifte hazır olmalarını sağlamak için gereken davetiye masraflarına yönelik bir hüküm kurulmamış olup davacı tanıkları yöntemince çağrılmamış ve 28.9.2012 tarihinde yapılan keşifte davacı tanıkları dinlenmeksizin karar verilmiştir. Hal böyle olunca, doğru sonuca
ulaşılabilmesi için fen bilirkişisi, yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının huzuru ile çekişmeli taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, taraf tanıkları yöntemine uygun şekilde keşfe davet edilerek dinlenilmeli, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir hüküm tesis edilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.