YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1850
KARAR NO : 2014/5542
KARAR TARİHİ : 06.05.2014
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2004/228-2013/1020
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacılar U.. Köyü çalışma alanında bulunan ve taşlık olarak tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, fen bilirkişi C.. İ..’in 22.03.2013 havale tarihli raporunda gösterilen 72.745,19 m2 yüzölçümündeki bölümün davacı M.. S.. Ç.., 79.433,53 m2 yüzölçümündeki bölümün davacı İ.. Ç.., 71.701,11 m2 yüzölçümündeki bölümün ise davacı M.. G.. Ç.. adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar H.. H.. vekili ve U.. Köyü Tüzel Kişiliği vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkin olup, tescili istenen taşınmaz, 1970 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan yerlerdendir. Böyle bir taşınmazın iktisap edilebilmesi için; öncelikle niteliğinin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra ise 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17. maddeleri uyarınca; emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunludur. Davalı U.. Köyü Tüzel Kişiliği dava konusu taşınmazın mera olduğunu iddia etmiş olduğu, taşınmaz hakkında mera komisyonu kararının bulunduğu ve taşınmaza komşu parsel mera niteliği ile tespit edildiği halde mahkemece, tescili istenen taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı usulünce araştırılmadığı gibi, bu taşınmaz bölümü üzerinde davacı tarafın zilyetliğinin süresi ve sürdürülüş biçimi yönünden yapılan araştırma da hüküm vermek için yetersiz olup taşınmazın davacılara intikali yönünden dinlenilen yerel bilirkişiler ve tanık beyanları arasında ortaya çıkan çelişki dahi tam olarak giderilmemiştir. Bu hususlardan ayrı olarak bir kısım yerel bilirkişi ve tanık taşınmazı öncesinde davacıların babasının satın aldığını belirtildiği halde taşınmazın davacılara babalarından irsen intikal edip etmediği, intikal etmiş ise tereke malı olup olmadığı, taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa kime ne verildiği, tereke malı değil ise davacılar yararına kazanmayı sağlayan 20 yıllık müstakil zilyetlik süresinin dolup dolmadığı yönleri üzerinde ayrıntılı olarak durulmamış, ortaya çıkacak sonuca göre belgesiz zilyetlik yolu ile edinilebilecek taşınmaz miktarı ile ilgili sınırlandırılmanın her davacı için ayrı ayrı mı, yoksa miras bırakan Adem ile birlikte Adem’in tüm mirasçıları yönünden toplam olarak mı değerlendirileceği hüküm yerinde tartışılmamış yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi yönünden dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tespitlerine esas alınan vergi ve tapu kayıtları usulüne uygun olarak uygulanmamış; hava fotoğrafları arasındaki çelişki dahi giderilmemiştir. Bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. O halde, sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına konulması ve bu fotoğrafların jeodezi ve fotogrametri uzmanı fen bilirkişilerince stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilmeyen alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı’ndan tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalı, taşınmazın öncesinin mera olduğu ileri sürüldüğüne göre yöntemince mera araştırması yapılmalı, bundan sonra, 3 kişilik ziraat mühendisleri ile jeodezi veya fotogrametri uzmanı bilirkişiden oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmalı, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve komşu köyden seçilecek olan yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü hususları özellikle irdelenmeli, ayrıca dinlenilen yerel bilirkişi R.. İ.. taşınmazın davacıların babası tarafından 1990-1991 yıllarında üçüncü bir kişiden satın aldığını belirttiğine göre dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacılara gerçekten babalarından kalıp kalmadığı, öyle ise ne şekilde intikal ettiği, davacıların babasının başka mirasçısı olup olmadığı, aralarında paylaşma olup olmadığı, tereddütsüz belirlenmeli, taşınmazlar paylaşma ya da başka bir yolla davacılara geçmemiş ise, başka bir ifade ile dava konusu taşınmaz terekeye dahil ise, mirasçıların bir kısmı tarafından sürdürülen zilyetliğin zilyet yararına hak kazandırmayacağı göz önünden bulundurulmalı, gerektiğinde 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde de öngörülen sınırlamalar yönünden davacıların babaları ve tüm mirasçılar adına belgesiz tespit edilen taşınmaz miktarları araştırmalı, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerekçesi de açıkca belirtilmek suretiyle bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, gerekçeli karar başlığında davacılar M.. S.. Ç.. ve M.. G.. Ç..’ın isimlerinin gösterilmemesi dahi isabetsiz olup, davalılar H.. H.. vekili ve U.. Köyü Tüzel Kişiliği vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine, 06.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.