YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1849
KARAR NO : 2014/5541
KARAR TARİHİ : 06.05.2014
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2010/880-2013/908
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı, D.. Köyü çalışma alanında bulunan ve taşlık olarak tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, D.. Köyü 758 parsel sayılı taşınmaz içinde yer alan ve fen bilirkişi Şaban Yaman’ın 01.04.2013 havale tarihli raporunda, (A) 16915,30 m2 ve (B) 39334,44 m2 harfleri ile gösterdiği bölümlerin davacı A.. N.. adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; davacı yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği kabul edilerek hüküm verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma karar vermek için yeterli değildir. Dava, TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz, 1970 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan yerlerdendir. Davacı, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuki nedenlerine dayanarak tescil isteğinde bulunmuştur. Böyle bir taşınmazın iktisap edilebilmesi için; öncelikle taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra ise 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17. maddeleri uyarınca; emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunludur. Dava konusu taşınmaz bölümleri 1971 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan yerlerden olup, 10.01.2011 tarihinde idari yoldan Hazine adına ham toprak niteliği ile ve 758 parsel numarası verilmek suretiyle tapuya kaydedildiği belirlenmiştir. Davanın açıldığı tarihte henüz tapuda kayıtlı bulunmayan ve TMK’nın 713/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken tescil davası, Hazine adına tapu kaydının oluşması ile kendiliğinden tapu iptali ve tescili davasına dönüşmüş bulunmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde sadece imar-ihya ve zilyetlikten söz etmiştir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkları ise, dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacının babası Ali Nergiz’den kaldığını ve oğlu davacıya intikal ettiğini bildirmiş; ancak intikal şekli konusunda herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerinin murisin sağlığında çocukları arasında yaptığı paylaşım sonucu davacıya düşüp düşmediği, ya da ölümünden sonra terekenin paylaşımı ile davacıya kalıp kalmadığı hususlarının yeniden yapılacak keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Murisin ölümü ile terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup bir veya birkaç mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz için üçüncü kişilere karşı aktif dava açma sıfat ve hukuki ehliyetleri bulunmamaktadır. TMK’nın 701 ve 702. maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları zorunludur. Şayet murisin sağlığında çocukları arasında yaptığı paylaşım sonucu ya da ölümünden sonra terekenin paylaşımı ile dava konusu yerler davacıya düşmüş ise, davanın bulunduğu bu hali ile yürütülmesi ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Dava konusu yerler muristen kalmakta olup, gerek sağlığında muris tarafından yapılan paylaştırmanın olmaması ve gerekse murisin ölümünden sonra mirasçıları arasında yöntemine uygun bir biçimde tüm mirasçıların katılımı ile yapılmış bir tereke paylaşımının söz konusu olmaması ve de dava dışı diğer mirasçıların muvafakatleri alınamaz ise bu takdirde davacının üçüncü kişilere karşı tek başına dava açamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir. Tüm bu hususların değerlendirilmesi için öncelikle muris A.. N..’e ait veraset belgesinin alınması için davacıya süre ve imkan tanınması, veraset belgesi dosyaya sunulduğunda durumun değerlendirilmesi gerekmektedir. Taşınmazlar taşlık niteliği ile tespit dışı bırakıldıklarına göre, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi gereğince imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Dava konusu 758 sayılı parselin toplam miktarı 231.433,63 m2 büyüklüğünde bir yer olup, taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakıldığı da göz önünde tutulduğunda taşınmazın zilyetlikle edinilmesi ve niteliği konusunda duraksama söz konusu olmaktadır. Nitekim dava konusu taşınmaza komşu olan 229 parsel sayılı taşınmazın mera niteliğinde olduğu, anılan taşınmazın komisyon kararı ile mera olarak tahsis edildiği gözetildiğinde somut olayda; mera araştırması yapılması zorunlu iken, mahkemece bu hususta usulüne uygun bir araştırma yapılmamıştır. Her ne kadar yapılan keşifte 1952 ve 1984 tarihli hava fotoğrafının uygulanması kadastro teknisyeni aracılığıyla yapılmış ise de, kadastro teknisyeni bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığı gibi uzman da olmadığından kadastro teknisyeni aracılığıyla hava fotoğraflarının uygulanması usule aykırıdır. Ayrıca dava konusu taşınmaza komşu olan taşınmazların tespitlerine esas alınan vergi kaydı veya tapu kaydı gibi resmi belgeler bulundukları yerden getirtilmemiş, yapılan keşifte uygulanmamış ve yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının doğruluğu denetlenmediği gibi belgesiz sınırlaması yönünden dahi yapılan araştırma yetersizdir. Bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. O halde, sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına konulması ve bu fotoğrafların jeodezi ve fotogrametri uzmanı fen bilirkişisince stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilmeyen alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı’ndan tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalı, komşu parsellerin dayanağı olan kayıt ve belgeler bulundukları yerden getirtilmeli, yöntemince mera araştırması yapılmalı, bundan sonra, Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yapılacak keşifte, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle inceleme yaptırılmalı, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve komşu köyden seçilecek olan yerel bilirkişi ifadeleri de komşu parsel dayanak kayıtları ile birlikte bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü komşu 229 parsel sayılı meradan ayrıcı unsurları olup olmadığı hususları özellikle irdelenmeli, dava konusu taşınmaz bölümlerinin davacının babasından kaldığı bildirildiğine göre, alınacak veraset belgesinde isimleri yazılı davacıda dahil tüm mirasçılar ile muris bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca miktar araştırılması yapılması, muris ve mirasçıların belgesizden taşınmaz edinip edinmedikleri, Kadastro ve Tapu Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı dava açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü’nden sorulmalı, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Müdürlüğü’nden, zilyetliğe dayalı tescil davalarına ait dosyaların ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek anılan maddede yer alan miktar sınırlamaları bakımından göz önünde tutulmalı, kabulüne karar verilen taşınmaz ve çevresini gösterecek biçimde yakın plan ve panoramik fotoğraflarının uzman bir fotoğrafçı aracılığıyla çektirilip onaylandıktan sonra dosya arasına konulmalı, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, dava konusu taşınmaz bölümlerinin 758 sayılı parsel içerisinde kaldıkları ve Hazine adına tapuda kayıtlı bulundukları halde, tapu kaydının iptaline karar verilmeden tesciline karar verilmesi dahi isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 06.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.