YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18124
KARAR NO : 2014/12068
KARAR TARİHİ : 30.10.2014
MAHKEMESİ : KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(KADASTRO MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 08/11/2012
NUMARASI : 2010/634-2012/667
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında …….Mahallesi çalışma alanında bulunan 124 ada 14 parsel sayılı 160,22 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı bahçe ve üzerindeki kargir binanın 1998 yılından beri Emin evladı H.. D..’in kullanımında olduğu belirtilmek suretiyle bahçe niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı H.. D.., taşınmazın yüzölçümü ikiyüz metrekare olduğu halde eksik yazıldığı iddiasıyla Kadastro Müdürlüğü aleyhine dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi uyarınca bu madde kapsamında düzeltmenin Kadastro Müdürlüğünden talep edilmesi, olumlu sonuç alınamaması halinde Sulh Hukuk Mahkemesine dava açılması gerektiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı H.. D.. ve davalı Kadastro Müdürlüğünü temsilen Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde Kadastro Müdürlüğünü hasım göstermek suretiyle adına tasarruf şerhi verilen 124 ada 14 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında eksik ölçüldüğü iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece çekişmeli taşınmaz üzerinde keşif yapılmaksızın, davacının isteminin neye ilişkin olduğu belirlenmeksizin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca teknik hataların düzeltilmesi mahiyetinde olduğu ve idari işlem basamakları atlanıp Kadastro Müdürlüğüne başvurulmadan dava açılamayacağı belirtilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; mahkemenin değerlendirmesi ve kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava, kullanım kadastrosu tespitine karşı askı ilan süresi içinde itiraz davası prosedürüne göre açılmıştır. Dava açılmakla kadastro tutanağının kesinleşmesi önlenmiştir. Oysa, 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi ancak “kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlar” hakkında uygulanabilir. Dava açılmakla tutanak kesinleşmeyeceğinden, askı ilan süresi içinde açılan dava, kadastro sırasında yapılan teknik hatalardan kaynaklanıyor dahi olsa, Kadastro Mahkemesi görevlidir ve işin esasını incelemek zorundadır. Öncelikle Mahkemece,
davacının talebinin hukuki niteliği açığa kavuşturulmalı, sınırlarda bir değişiklik talep edilmeden, miktarın hesaplama hatası nedeniyle eksik ölçülmesine yönelik bir itiraz olması halinde bu yön incelenmeli, itirazın; eksikliğin, komşu parsellerin sınırlarına dahil edildiğine ilişkin olduğunun anlaşılması halinde davanın bu parsellere yönelik olduğunun düşünülmesi gerektiği göz önüne alınarak; dava konusu parseller belirlenip, varsa, sözü edilen taşınmazların tutanaklarında lehine zilyetlik ya da muhdesat şerhi verilen kişiler de davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmalı; daha sonra işin esasına girilerek tarafların delilleri sorulup toplanmalı, taşınmazın başında yöntemince keşif yapılmalı, 3 kişilik uzman fen bilirkişi kurulundan denetime elverişli ve ayrıntılı rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön göz ardı edilmek suretiyle yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.