Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/17663 E. 2014/14689 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17663
KARAR NO : 2014/14689
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/05/2014
NUMARASI : 2013/173-2014/323

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Tesis kadastrosu sonucu 15.100 metrekare olarak tapuya tescil edilen ve … Köyü çalışma alanında bulunan eski 48 parsel sayılı taşınmaz, imar uygulaması, satın alma ve taksim nedeniyle 10.882 metrekare yüzölçümlü olarak davacı İ.. S.. adına tapuya tescil edilmiştir. 2010 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında 28335 ada 134 parsel numarasını alan taşınmazın yüzölçümü 9.117,31 metrekare olarak belirlenmiştir. Davacı İ.. S.., tesis kadastrosu sırasında taşınmaza ait paftada taşınmazın batı sınırında yol bulunmadığını, uygulama kadastrosu sırasında batı sınırında yol ihdas edildiğini, taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın bu yoldan kaynaklandığını belirterek, K.. M.. ve Kepez Belediye Başkanlığına husumet yönelterek yolun adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı İ.. S.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı tesis kadastrosu sırasında taşınmazın batısında yol bulunmadığını uygulama kadastro çalışmaları sonucunda yol ihdas edildiğini iddia ederek yola karşı K.. M.. ve Kepez Belediye Başkanlığını hasım göstererek dava açmıştır. Yola karşı açılacak davalarda yolun bulunduğu köy veya Belediye ile Hazinenin davada taraf olması zorunludur. Davalı Kepez Belediyesinin davada taraf ehliyetinin olmadığından söz edilemez. K.. M..nün taraf ehliyetine gelince; 1086 sayılı HUMK’nın 179/1. maddesi ile dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 119/1. maddesi uyarınca dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi zorunludur. Bu bildirim sırasında yapılan yanlışlık davanın, her zaman husumet nedeniyle reddi sonucunu doğurmamakta ve hatanın giderilmesi imkan dahilinde bulunmaktadır. Somut olayda da, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin K.. M.. değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Davacının, Hazine yerine K.. M..nü hasım göstermesi şeklindeki yanılgısı, temsilcide hata niteliğindedir. Temsilcide hata halinde, davanın husumetten reddedilmeyip doğru hasma dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanabileceği, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Nitekim, 6100 sayılı HMK’nın, “Tarafta İradi Değişiklik” başlığını taşıyan 124. maddesi ile de temsilcide yanılgı hali madde kapsamına alınmıştır. Hal böyle olunca, davanın tespit maliki Hazineye de yöneltilerek taraf teşkilindeki eksikliğin tamamlanması için davacı yana olanak verilmelidir. Diğer taraftan, ilgili hükümleri 30 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Yasa uyarınca, büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırları haline
dönüştürüldüğünden, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı da davaya dahil edilmelidir. Mahkemece taraf teşkilinin bütünüyle yanlış olmadığı ve eksikliğin yukarıda açıklanan şekilde giderilmesinin mümkün bulunduğu göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece davanın usulden reddine karar verilmiş ise de yargılama sırasında esasa dair bir kısım araştırmanın yapıldığı ancak, esasa ilişkin bu araştırmanın da yöntemine uygun bulunmadığı görülmektedir. Bozmanın kapsamında olmamakla birlikte usul ekonomisi çerçevesinde yargılamanın doğru ve süratle sonuçlandırılabilmesi açısından esasa ilişkin araştırmanın nasıl yapılması gerektiğine de değinilmesine gerek görülmüştür. Teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesi amacıyla ilk kez 23.06.1983 tarih ve 2859 sayılı Yasa uyarınca yenileme çalışmaları (yenileme kadastrosu) yapılmış; bu yasa ihtiyaca cevap vermeyince, 22.02.2005 tarih ve 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ile bu madde uyarınca çıkarılan ve 29.11.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre çalışmalar (uygulama kadastrosu) yapılmaya başlanmıştır. Uygulama (yenileme) kadastrosunun amacı, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermektir. Uygulama kadastrosu, 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinin istisnası olmadığı gibi, mülkiyet ihtilaflarının idari işlemle ortadan kaldırılması gibi bir amaca da sahip değildir. Bu nedenlerle, uygulama kadastrosu sırasında mülkiyet ihtilafları gündeme getirilemez ve değerlendirmeye alınmaz. Kazanılmış hakların korunması ve mülkiyet hakkının zedelenmemesi için uygulama kadastrosunun amacına ve yöntemine uygun şekilde yapılması zorunludur.
Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. İşte, uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eş değer ve amaca uygun bir araştırma yapılması zorunludur.
Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli hava fotoğrafları, temine edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan
diğer haritalar, çekişmeli taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmelidir. Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişisinden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Fen bilirkişisinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınmalıdır. Raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde hava fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmeli; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise çekişmeli taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmelidir. Fen bilirkişi haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca mahkemece, öncelikle taraf teşkilindeki eksiklik giderilerek Hazine ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı davaya dahil edilmeli, bundan sonra yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Davacı İ.. S.. vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.