Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/17185 E. 2014/12200 K. 03.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17185
KARAR NO : 2014/12200
KARAR TARİHİ : 03.11.2014

MAHKEMESİ : ARALIK KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2014
NUMARASI : 2011/216-2014/68

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi süresinde duruşmalı olarak istenmiştir. Yargıtay duruşması için gerekli tebligat giderlerinin ödenmemesi nedeniyle duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Aşağı … Köyü çalışma alanında bulunan 2915 parsel sayılı 9.772,32 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Aralık Kadastro Mahkemesinin 1975/439-1991/9 sayılı kararı ile gerçek kadastronun, müstakil parseller halinde tespiti yapılmak üzere tutanak ve dosyanın Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesi üzerine; satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Y.. B.. adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, öncesinde Hazine adına tespit edilen taşınmaz hakkında ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayıldığı ve taşınmazın Hazineye ait yerlerden bulunduğu iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişmeli 2915 parsel sayılı taşınmazın ham toprak vasfıyla davacı Hazine adına tesciline; taşınmaz üzerindeki tespitten önce inşa edilmiş bulunan ev ve ahırın muhtesat olarak kütüğün beyanlar hanesine davalı Y.. B.. adına şerh düşülmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; taşınmaz üzerinde bağımsız zilyetliği bulunmayan davalının bayii, babası H..B… adına belgesiz zilyetlik yolu ile aynı çalışma alanında sulu arazi tespit edilen taşınmazların 48624 metrekare olması nedeniyle, davalı yararına eklemeli zilyetlik yolu ile 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazın öncesinde davalının babası H.., 1999 yılından sonra da satış nedeniyle davalı Y.. B..’in 20 yıla aşkın zilyetliğinde bulunduğu ve taşınmazın zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olduğu mahkemece yapılan keşif, uygulama ve toplanan delillerle belirlenmiş olup, uyuşmazlık 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirlenen miktarı aşan kazanımların bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı adına belgesiz zilyetlik yolu ile tespit edildiği belirtilen taşınmazlar davalı olup, henüz tespitleri kesinleşmemiştir. Davalının bayii, babası H.. adına belgesiz zilyetlik yolu ile tespit edilen taşınmazların tutanaklarının 1972 yılında kesinleştiği anlaşılmaktadır. 1972 tarihi itibariyle sulu-kuru ayrımına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. 3083 sayılı Sulama Alanında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu 01.12.1984 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüge girmiştir. Kaldı ki davalının bayii adına kesinleşen arazilerin, sulama kanallarının yapıldığı 1992 yılında sulu arazi haline geldiği kabul edilse bile bu tarihe kadar davalının bayii lehine kazanma koşulları gerçekleşmiş olup, kazanılmış hakların ihlal edilemeyeceği göz önüne alındığında davalının, bilahare sulu arazi konumuna gelen bayii adına tespit ve tescil edilmiş taşınmazlardan olumsuz olarak etkilenmesi mümkün bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; dava konusu 2915 sayılı parselin devletçe yapılan kanal ve kanaletlerden sulanması nedeniyle sulu arazi, bayii H… B… adına belgesiz zilyetlik nedeniyle tespit ve tescil edilenlerin kuru arazi olduğu göz önüne alındığında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen 40/100 dönüm limitinin dolmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.