Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/16754 E. 2015/9906 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16754
KARAR NO : 2015/9906
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : MUTKİ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2013
NUMARASI : 2008/494-2013/133

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında O. Köyü çalışma alanında bulunan temyize konu 102 ada 23 ve 105 ada 15 parsel sayılı sırasıyla 4.227,77 ve 6.463,34 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Toprak Tevzi Komisyonunca oluşturulan tapu kayıtları nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı H.. B.., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 102 ada 23 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti gibi tapuya kayıt ve tesciline, çekişmeli 105 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 4.081,55 metrekare yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespitinin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, kalan kısmının kadastro tespiti gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı H.. B.. ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli 102 ada 23 parsel sayılı taşınmaz ile 105 ada 15 parsel sayılı taşınmazın toprak tevzi parseli içerisinde kalan kısımların Hazinenin mülkü ve tasarrufunda olduğundan zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, yine 105 ada 15 parsel sayılı taşınmazın kalan kısmında davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin bulunduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli olmadığı gibi dosyada bulunan delillerin takdirinde yanılgıya düşülmüştür. Çekişmeli 102 ada 23 ve 105 ada 15 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin belirtmelik tutanağı, ilgili kurumlardan araştırılarak getirtilip dosyasına konulmamış, tapu kaydının iktisap sebebinin doğru olup olmadığı yönünde hayatta olmaları halinde belirtmelik bilirkişilerinin tanık sıfatıyla dinlenmeleri gerektiği düşünülmemiş; toprak tevzi haritası ve kadastro paftasının ölçekleri eşitlenerek yöntemince çakıştırılmak, suretiyle mera olarak sınırlandırılan komşu 102 ada 2 (tevzii 425 parseli) parselin hangi bölümlerinin tevzi haritalarının kapsamında kaldığı, aynı harita üzerinde net bir şekilde gösterilmemiş, çekişmeli taşınmazların öncesinin zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar davacı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen diğer koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durulmamış, keşif sırasında dinlenilen bilirkişi ve tanıkların davacı tarafın çekişmeli taşınmazlar üzerindeki zilyetliğine ilişkin beyanları 3402 sayılı Yasa’nın 46/1 ve 14. maddesi kapsamında değerlendirilmemiştir. Öte yandan hükme esas alınan fen bilirkişi raporu ve ek raporu da keşfi izlemeye elverişli nitelikte değildir. O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, toprak tevzi çalışmaları sırasında oluşan tapu kaydının tesisine esas belirtmelik tutanakları araştırılarak, bulunması halinde 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu taşınmaz yönünden herhangi bir kayıt ya da belgenin uygulanıp uygulanmadığı belirlenmeli, varsa tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilmeli, komşu taşınmazlara ait tespit tutanakları dayanağı kayıtlarıyla birlikte celp edilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra davada menfaati bulunmayan komşu köylerden seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, zirai bilirkişi, fen bilirkişisi, hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, varsa tevzi çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin çekişmeli parselleri kapsayıp kapsamadığı, çekişmeli parsellerin öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal etmesi gereken yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli, zirai bilirkişiden taşınmazın değişik yönlerden gösteren fotoğraflar da eklenmek suretiyle ayrıntılı, denetlemeye elverişli rapor alınmalı, fen bilirkişisine tapu kaydı, belirtmelik tutanağı, mera tahsis haritası ve dava dosyası kapsamını belirtir keşfi izlemeye elverişli harita düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, bir beldede geçmişte kaçak ve yitik kişilerin yaşamış olmasının, o yöredeki tüm taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kaldığı anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalı, çekişmeli taşınmazların mera haritası kapsamında kalması halinde Toprak Tevzi Komisyonu tarafından yapılan mera sınırlandırma tarihi, tevzi tapusu kapsamında kalan bölüm olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanunu’nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, 3402 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğince kadastro hakimi çekişmeli taşınmazın tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorunda olduğu halde, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazların ifraz edilen her bir bölümü ayrı ayrı harflendirilip yüzölçümlerinin gösterilmemesi ve hükümde fen bilirkişi raporuna atıf yapılmaması da yerinde değildir, açıklanan nedenlerle davacı H.. B.. ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.