YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16336
KARAR NO : 2014/14683
KARAR TARİHİ : 08.12.2014
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2012
NUMARASI : 2012/673-2012/1502
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Tesis kadastrosu sırasında … Köyü çalışma alanında bulunan 878 parsel sayılı 39.080 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi hükmü gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, O. O. kullanımında bulunduğu şerhi verilerek Hazine adına tespit edilmiş; Antalya Kadastro Mahkemesinin kesinleşen 1996/357-1997/52 Esas ve Karar sayılı ilamı ile, fen bilirkişi rapor ve haritasında (A) harfi ile gösterilen 21.448 metrekarelik bölümün Mehmet Topbaş’ın, (B) harfi ile gösterilen 17.832 metrekarelik bölümün ise O. O. kullanımında bulunduğu ve 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman sınırı dışarısına çıkartıldığı şerhi yazılarak Hazine adına tescil edilmiş; 2009 yılında yapılan güncelleme çalışması ve ifraz sonucunda 1477 parsel sayılı 21.348 metrekare yüzölçümünde, “Hazine adına orman sınırları dışarısına çıkartılan ve davalılar İ., D., O. T. kullanımında” bulunduğuna ilişkin şerh verilen dava konusu taşınmaz oluşturulmuştur. 2010 yılında yapılan uygulama kadastrosu sonucunda taşınmaz, 28421 ada 46 parsel numarası ve 15.770,71 metrekare yüzölçümüyle tescil edilmiştir. Davacı S.. A.., çekişmeli taşınmazı 2005 tarihinde satın aldığını ve kendi kullanımına geçtiğini iddia ederek, adına kullanıcı şerhi verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın görev nedeniyle reddine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Antalya Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı S.. A.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, “zilyetlik şerhine ilişkin itiraz, iddia ve davaların 3402 sayılı Yasa’nın 11. maddesindeki 30 günlük askı ilan süresinde ve kadastro mahkemesinde açılması gerektiği ve genel mahkemeden zilyetlik şerhine ilişkin talepte bulunulamayacağı” kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve usule uygun değildir. Dosya içinde bulunan bilgi ve belgeler ile dava dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde, davacının, çekişmeli taşınmazı 2005 yılında satın aldığı iddiasına dayanarak 2009 yılında 3402 sayılı Yasa’nın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan güncelleme çalışmasına karşı dava açtığı ve tapu kaydındaki kullanıcı şerhinin değiştirilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Yasa uyarınca yapılan güncelleme tespitlerine karşı askı ilan süresi içinde açılacak davalarda kadastro mahkemeleri; askı ilan süresi geçtikten sonra açılacak davalarda ise genel mahkemeler görevlidir. Askı ilan süresi geçtikten sonra gerek kullanım kadastrosu tespitlerine ve gerekse de güncelleme çalışması tespitlerine karşı 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre içinde genel mahkemelerde dava açılmasını engelleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Diğer taraftan, tapu kaydında yazılı şerhdeki isim yanlışlığının düzeltilmesine ilişkin davalar 6100 sayılı HMK’nın 382/2-ç maddesi anlamında çekişmesiz yargı işi olup görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi ise de; tapu kaydında yazılı şerhin değiştirilmesi ya da iptaline ilişkin davalar, özen gösterilmediğinde, 6292 sayılı Yasada sözü edilen “hak sahibi”nin değişmesi sonucunu doğuracağından, kayıt maliki Hazine ile birlikte tapu kaydında adlarına kullanıcı şerhi bulunan kişilere karşı yöneltilmeleri zorunlu bulunduğundan, çekişmesiz yargı işi kabul edilemezler ve bu tür davalarda görevli mahkeme 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleridir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup mahkemece davanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulmalı ve doğru şekilde uygulanmalıdır. Somut olayda dava, güncelleme çalışmaları tespitlerine karşı açılmış olup davacı, tapu kaydında yazılı kullanıcı şerhinin değiştirilmesini istemiştir. Dava, 2009 yılında yapılan güncelleme çalışması tespitleri kesinleştikten sonra açıldığına göre, davada kadastro mahkemeleri görevli değildir. Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılmış olup, yukarıda açıklanan ilkeler karşısında çekişmesiz yargı işi mahiyetinde bulunmadığından, görevli mahkeme 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. Hal böyle olunca; mahkemece, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsizliğine ve davanın yasal süresi içinde talep edilmesi halinde görevli ve yetkili Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi doğru ise de görevli mahkemenin hangisi olduğunun tespitinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.