YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16236
KARAR NO : 2014/12504
KARAR TARİHİ : 06.11.2014
MAHKEMESİ : AŞKALE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/01/2014
NUMARASI : 2009/163-2014/3
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu T.. Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 137 parsel sayılı 760.185,47 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kamu orta malı niteliğinde mera vasfıyla sınırlandırılarak özel siciline kaydedilmiştir. Davacı Z.. Y.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli mera parselinin bir bölümüne yönelik tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 101 ada 137 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 04.10.2012 tarihli haritada (A) harfi ile gösterilen alanın davacı Z.. Y.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli 101 ada 137 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 04.10.2012 tarihli haritada (A) harfi ile gösterilen 10.357,75 metrekare yüzölçümündeki bölümünde davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile hüküm kurulmuştur. Her ne kadar mahallinde yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklarca, çekişmeli taşınmazın tarım arazisi olarak kullanıldığı belirtilmiş ise de, 04.10.2012 tarihli ziraatçı bilirkişi raporunda, temyize konu taşınmaz bölümünün uzun yıllardan beri toprak işlemeli tarım yapıldığından dolayı mera vasfını kaybedip tarla vasfına dönüştüğü belirtildiği gibi, ekinde bulunan fotoğraflardan çekişmeli taşınmaz bölümü ile çevresinde bulunan mera parseli arasında ayırıcı herhangi bir unsurun da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmazın öncesinin mera olduğunun ve meranın ortasında kalan şahıs taşınmazının mera bütünlüğünü bozduğunun kabulü gerekir. Meralar, üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince zilyetlikle kazanılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 14. maddesinde aynı çalışma alanı içerisinde belgesiz zilyetliğe dayalı olarak bir kimsenin sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar taşınmaz mal iktisap edebileceği
öngörülmüş olması karşısında davacının tek başına 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğini doldurmadığı ve Tapu Müdürlüğünden getirtilen tutanak örneklerine göre aynı çalışma alanında belgesiz zilyetlik yolu ile davacı adına 95.971 metrekare, babası C.. Y.. adına ise toplam 88.740 metrekare taşınmaz tespit edildiği gözetildiğinde, davacı ve babası adına belgesizden tespit ve tescil edilen taşınmazlar toplamının yukarıda söz edilen miktar sınırını aştığı hususunun göz ardı edilmesi dahi isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 06.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.