YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15481
KARAR NO : 2014/11721
KARAR TARİHİ : 23.10.2014
MAHKEMESİ : BODRUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2012
NUMARASI : 2011/310-2012/550
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 08.10.2013 gün ve saatte temyiz eden R..S.. vekili Avukat .. ile aleyhine temyiz istenilen Tapu Müdürlüğü adına Hazine vekili Avukat .. geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı N.. S.. vekili 13.07.2011 tarihli dava dilekçesi ile davacının da paydaşlarından olduğu ….. Köyü 373 parsel sayılı taşınmaz ile davalıya ait bitişik 752 parsel sayılı taşınmaz arasındaki sınırın hatalı belirlendiğini, davacıya ait bir bölüm yerin davalı tarafından kullanılması nedeniyle açılan elatmanın önlenmesi davasının halen derdest olduğunu, elatmanın önlenmesi davasına sunulan bilirkişi raporlarında tersimat hatasının bulunduğunun bildirildiğini, mahkemece Kadastro Müdürlüğüne yazı yazılarak tersimat hatasının giderilmesi istendiğinde, hatanın yargı yoluyla düzeltilmesinin uygun olacağının bildirildiğini söylerek taşınmazlar arasındaki sınırların tespiti ve düzeltilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı N.. S.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili tarafından, taraflara ait taşınmazlar arasındaki ortak sınırın tespiti ve düzeltilmesi istemiyle dava açılmıştır. Mahkemece; taraflara ait taşınmazlar arasında takometrik ve prizmatik yöntemlerle farklı zamanlarda ölçüm yapılmasından kaynaklanan tersimat hatası olduğu, tersimat hatası olan durumlarda ilgililerin önce 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca Kadastro Müdürlüğüne müracaat ederek ortak sınırın düzeltilmesi ve tersimat hatasının giderilmesini talep etmeleri gerektiği, Kadastro Müdürlüğünün yapacağı işleme karşı da 30 günlük süresi içinde Sulh Hukuk Mahkemelerinde dava açabileceği, doğrudan mahkemede dava açılmasının mümkün bulunmadığı kabul edilerek davanın yargı yolu farklılığı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, taraflar arasında halen derdest olan elatmanın önlenmesi davası sırasında; mahkemece Kadastro Müdürlüğüne yazılar yazılarak, taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca düzeltme yapılmasının mümkün olup olmadığının sorulduğu ve Kadastro Müdürlüğü tarafından verilen cevaplarda düzeltme yapılmasının mümkün olmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mahkemenin, yargı yolu farklılığı nedeniyle davanın reddinin gerektiğine ilişkin kabulünde isabet
bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki çekişme; ortak sınırın belirlenmesine ilişkin olup, teknik hatadan kaynaklanmaktadır. Davanın bu niteliği itibariyle, davanın görülmesi görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.
Hal böyle olunca; mahkemece yapılması gereken iş; çekişmenin teknik hatadan kaynaklanıp taşınmazın aynına ilişkin olmaması nedeniyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesindeki hak düşürücü süreye tabi olmadığı da göz önüne alınarak taraflar arasındaki çekişmenin kaynağı teknik hatanın belirlenmesi ve giderilmesi; başka bir ifade ile paftalar arasındaki binmenin nereden kaynaklandığı tespit edilerek ortak sınırın saptaması ve sonucuna göre bir karar verilmesidir. Ancak, taraflar arasındaki çekişmenin özetlenen niteliği ve bu çekişmenin giderilmesi amacıyla verilecek karardan her iki taşınmazın maliklerinin hukuklarının da etkileneceği açıktır. Davacıya ait taşınmazda kat mülkiyetine geçilerek bağımsız bölümler için tapu kayıtlarının oluştuğu ve davacının dört numaralı bağımsız bölümün maliki olduğu; davalıya ait taşınmazda ise davalının 643/944 müşterek malik olduğu; daha açık anlatımla davacı ve davalının paydaşı olduğu taşınmazlarda her ikisi dışında başka malikler de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle; mahkemece öncelikle davacı ve davalı dışındaki diğer parsel maliklerinin davaya katılımlarının sağlanması, gerektiğinde davaya dahil edilmeleri ile ondan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Bu amaçla; çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin yapıldığı döneme ait hava fotoğrafları, kadastro tespitlerinin dayanaklarını oluşturan tüm bilgi ve belgeler; orijinal ölçü krokisi ve cetvelleri ile diğer tüm tamamlayıcı ve yardımcı belgeler, taşınmazların ortafoto görüntüleri hazır olduğu mahallinde keşif yapılmalıdır. Üç kişiden oluşacak fen bilirkişi kurulu ile yapılacak keşifte bu kayıt ve belgeler uygulanarak, kadastro tespit günü itibariyle her iki taşınmaz arasındaki ortak sınırın belirlenmesine ilişkin düzenlenmiş ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bundan sonra, toplanan tüm deliller ve dosyaya sunulacak fen bilirkişi kurulu raporu değerlendirilerek, ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yukarıda açıklandığı gibi dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan, kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 990.00 TL vekalet ücretinin aleyhine temyiz edilen taraftan alınarak, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.