Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/14576 E. 2014/14102 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14576
KARAR NO : 2014/14102
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2014
NUMARASI : 2012/809-2014/187
DAVACI : A.. K..
BİRLEŞEN DOSYA

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi süresinde duruşmalı olarak istenmiştir. Yargıtay duruşması için gerekli tebligat giderlerinin ödenmemesi nedeniyle duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
1997 yılında yapılan kadastro sonucu, ..,. Mahallesi çalışma alanında bulunan, 258 ada 8 parsel sayılı 270,76 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve H..n fiili kullanımında olduğu şerhi yazılarak bahçe vasfıyla, Hazine adına tespit ve tescil edilmiş; 2009 yılında yapılan güncelleme çalışmaları sırasında değişiklik yapılmamıştır. Davacı A.. K.. çekişme konusu taşınmazın kendi kullanımında bulunduğu, A.. K.. ise taşınmazı Halil Korkut’dan 20.09.2010 tarihli senetle satın aldığı iddiasına dayanarak adlarına kullanım şerhi verilmesi istemiyle ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın A.. K.. yönünden reddine, A.. K… yönünden kabulüne çekişme konusu 258 ada 8 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesindeki kullanım şerhinin A.. K.. olarak değiştirilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı A.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek-4. maddesi Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiili kullanıcıları ve muhdesat sahipleri adına şerh verilmesi hususunu düzenlemektedir. Ek-4. maddenin 1. fıkrası gereği bu gibi yerlerde kullanım kadastrosu yapılacak ve tutanağın beyanlar hanesine fiili kullanım sahibi adına şerh verilerecektir. Aynı maddenin 4. fıkrasında ise bu alanların daha öncesi tescil edilip edilmemesine bakılmaksızın “fiili kullanım durumlarına göre ifraz ve tevhit” yapılabileceği hükmünü amirdir. Uygulamada güncelleme adını alan bu çalışmalar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce çıkarılan 2009/15, 2011/2 ve 2012/5 sayılı genelgeler çerçevesinde yapılmaktadır. Güncelleme işlemleri sırasında, fiili kullanım şerhi sahipleri hakkında değişiklik yapılabilmesi için; daha önce yapılan tesis kadastrosu, 2924 sayılı Yasa uyarınca yapılan kadastro ya da 3402 sayılı Yasa’nın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı için Hazine adına tespit edilen taşınmazların beyanlar hanesinde ya da en azından kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde fiili kullanıcı ya da muhdesat sahibi tespitinin yapılmış olması zorunludur. Daha önce fiili kullanıcı ya da muhdesat sahibi tespiti yapılmamış bulunan; başka bir ifadeyle kullanıcısı olmadığı anlaşılan taşınmazlar,
güncelleme çalışmasına tabi tutulamazlar. Güncelleme çalışması sırasında bu taşınmazların fiili kullanıcısı bulunduğunun anlaşılması halinde, söz konusu taşınmazlar yönünden kullanım kadastrosu yapılması zorunludur. Nitekim 2012/5 sayılı genelge hükümleri de aynı doğrultudadır.
Daha önce yapılan kadastro tespitleri sırasında fiili kullanıcı tespiti yapılan taşınmazlarda ise, güncelleme çalışmaları sırasında değişiklik yapılabilmesi için, sonraki zilyetlerin, bu zilyetliklerini tapu kaydında yazılı fiili kullanıcıdan yasal bir yolla (akdi ya da irsi) devraldıklarını kanıtlamaları zorunludur. Yukarıda sözü edilen genelgelerde, devir için öngörülen belgeler ispat şartı olmadığından, açılacak davalarda devir iddiası her türlü delille kanıtlanabilir.
Diğer taraftan, kullanım veya güncelleme kadastrosu 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin istisnası da değildir. Bu nedenle, 2/B alanlarında yapılan kadastro tespitlerine karşı, kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak açılacak davalar da sözü edilen madde uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süreye tabidir.
Kullanıcı tespitinin yapıldığı kadastro çalışmasından ya da güncelleme çalışmasından sonra, taşınmazın zilyetliğini, tapu kaydında lehine kullanıcı şerhi bulunan kişiden devraldığı iddiasına dayanılarak tapu kaydında değişiklik istemi ancak yapılacak güncelleme çalışmasında değerlendirilebilir; güncelleme çalışması yapılmadıkça mahkemeden bu hususta talepte bulunulamaz.
Somut olayda, 1997 yılında kesinleşen kadastro sonucu çekişmeli taşınmaz, fiili kullanıcısının tarafların kardeşi Halil (Korkut) olduğu şerhi ile tespit edilmiş ve tespitin kesinleşmesi ile tapuya tescil edilmiştir. Davacı A.. K.., çekişme konusu taşınmazın, kadastro tespitinden önceki tarihten beri kendi kullanımında bulunduğu iddiasıyla dava açtığına göre davası kadastro öncesi nedene dayanmakta olup, 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Davacı, çekişmeli taşınmazın fiili kullanımını 1997 yılından sonra kardeşinden devraldığını da iddia etmediğine göre, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler karşısında mahkemece, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı A.. K..’un davası yönünden mahkemece, bu davacının çekişmeli taşınmazı devraldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, davacı A.. K..’un iddiası, 2009 yılında yapılan güncelleme tarihinden sonraki tarihli devralmaya dayanmaktadır. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler karşısında, güncelleme çalışmasından sonra devralma iddiası ancak yeni bir güncelleme çalışması sırasında idareye karşı ileri sürülebilir. İdarece güncelleme çalışması yapılmadığı sürece mahkemeden, güncelleme çalışmasından sonraki devir almaya dayanılarak hak talebinde bulunulamaz. Mahkemece, A.. K.. davasının da reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı A.. K..’un, davasının reddine ilişkin karara yönelik ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine; aynı zamanda Halil mirasçısı olan davacının, A.. K.. davasının kabulüne ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu yönden BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.