YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1450
KARAR NO : 2014/3867
KARAR TARİHİ : 03.04.2014
MAHKEMESİ : PAZARYERİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2006
NUMARASI : 2005/56-2006/18
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda temyize konu olan ve A. Köyü çalışma alanında bulunan .ada 50, 52 ve 53 parsel sayılı 1137.30, 978.30 ve 620 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar tapu kaydı ve mirasçılarının tespit edilememesi nedeni ile Z. H. adına tespit ve Hazine tarafından açılan tespite itiraz davası sonunda verilen kesinleşen açılmamış sayılma kararı üzerine hükmen tescil edilmiştir. Davacı Hazine, başka bir tapu kaydına dayanarak tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, temyize konu taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile davalılardan M.H. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı Hazinenin dayanağını oluşturan tapu kaydının taşınmazlara uyduğu, tapuda kayıtlı taşınmazın zilyetlik yolu ile kazanılamayacağı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazlar Temmuz 339 tarih ve 16 sıra numaralı kayıttan gelen 16.01.1941 tarih ve 11 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak davalılar murisi Z. H. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Hazine de Kanuni Sani 317 tarih ve 1 sıra numaralı kayıttan gelen Kanuni Sani 330 tarih ve 11 sıra numaralı tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davacı tarafın tapu kaydına dayanarak hüküm kurulmuştur. Ne var ki, kayıt uygulaması yeterli olmayıp yerel bilirkişi ve tanıkların soyut sözlerine dayalı olduğu gibi, davalı tapu kaydının da bu taşınmaza ait olabileceğine ilişkin Sulh Hukuk Mahkemesinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi sözleri de değerlendirilmemiştir. Ayrıca gelen kayıtlardan her iki kaydın da kök kayıtlarının bulunduğu anlaşıldığı halde mahkemece kayıtlar tesislerinden itibaren getirtilerek hangi tarafın tapu kaydına üstünlük tanınacağı yönünde bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece anılan hususlar üzerinde durulmadan yukarıda açıklandığı şekilde karar verilmiştir. Bu şekilde eksik ve yetersiz inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle her iki tarafın dayanağı olan tapu kayıtları Tapu Arşiv Dairesi Başkanlığından da sorulmak sureti ile tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte dosyaya getirtilmeli, bundan sonra taşınmazların bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve aynı yönteme göre belirlenecek taraf tanıkları huzuru ile dava konusu
taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydının haritası yoksa tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri esas alınmalı, tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellere ait kadastro tespit tutanakları ve dayanak belgeleri de sorulmak sureti ile denetlenmeli, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, böylece tapu kayıtlarının kapsamı kesin olarak belirlenmeli, her iki tapu kaydının da dava konusu taşınmazları kapsaması halinde kayıtların hukuki değerlerini koruyup korumadıkları ve hangi kayda üstünlük tanınacağı üzerinde durulmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar göz önünde bulundurulmaksızın yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine, 03.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.