Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/14428 E. 2014/9938 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14428
KARAR NO : 2014/9938
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : ŞEBİNKARAHİSAR SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2013
NUMARASI : 2012/234-2013/91

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu A. Köyü çalışma alanında bulunan 104 ada 292 parsel sayılı 196,50 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle M. Ç. mirasçıları ve S. D. Ç.mirasçıları adlarına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı İ. Ç. çekişmeli taşınmazın taksimen kendisine düştüğünü ileri sürerek dava açmış; yargılama sırasında davasını ıslah ederek M. Ç. terekesi temsilcisi sıfatıyla çekişmeli taşınmazın müstakilen M. Ç. mirasçıları adına tescili isteminde bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davacının taksim iddiasıyla dava açtığı ancak davasını ispatlayamadığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de mahkemenin değerlendirmesi dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacı, başlangıçta kendi adına tescil isteminde bulunmuş olmasına rağmen, yargılama sırasında terekeye temsilci olarak atanmış ve 11.04.2011 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah etmek suretiyle taşınmazın tamamının Mehmet mirasçıları adına tescilini talep etmiştir. Mahkemece bu yönde inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ıslah olgusu gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Diğer taraftan, davalılardan Hüseyin, davacının bildirdiği deliller toplanıp keşif yapıldıktan sonra, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmediğini bildirmiş; dosyaya sunduğu resmi belgelerdeki imzalar ile dava dilekçesinin kendisine tebliğine ilişkin belgede yer alan imza arasında bariz fark bulunduğu görülmüştür. Davacı tarafından da tebliğ evrakındaki imzanın davalıya ait olduğu iddia edilmediğine göre, dava dilekçesinin davalı Hüseyin’e tebliğinin usulsüz olduğunun kabulünün zorunlu olup mahkemece, davalı Hüseyin’e delillerini bildirmek için süre ve imkan tanınmadan yargılamaya devam edilmesi de doğru olmamıştır. Hal böyle olunca; mahkemece, sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, davalı Hüseyin’e dava dilekçesi usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek davaya karşı cevaplarını ve varsa delillerini bildirmek üzere imkan tanınmalı, bundan sonra davacının davasını ıslah ettiği de dikkate alınarak iddia ve savunmalar doğrultusunda taraflarca bildirilen deliller toplanıp sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davacı M. Ç. terekesi temsilci İ. Ç. vekilinin temyiz itirazları, yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.