Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/13914 E. 2014/13013 K. 13.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13914
KARAR NO : 2014/13013
KARAR TARİHİ : 13.11.2014

MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2014
NUMARASI : 2012/374-2014/316

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Mahmut ve C.. K.. vekili, mevki ve yönlerini dava dilekçesinde bildirdiği 1971 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın kadastro sonrası nedene dayanarak davacılar adına tescili istemiyle dava açmış, yargılama sırasında davalı Hazine davanın reddi ile çekişmeli taşınmazın Hazine adına tescili talebinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığı, tescil talebi bulunan davalı Hazine yönünden ise taşınmazların ekonomik tarım alanı özelliği taşımadığı gerekçesi ile hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın 35-40 yıldır davacılar tarafından kullanıldığını beyan etmişler, keşif sonucu düzenlenen zirai bilirkişi rapor içeriğinde taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünün %20-25 eğimli, erozyon çoraklık gibi sınırlayıcı faktörlerin kısmen bulunduğu, uzun süredir amenejman çalışmalarının kısmen uygulandığı, taşınmazın 10 dekarında iyi gelişmemiş bağ fidanlarının, 20 dekarında zeytin ağaçlarının bulunduğu, 10 dekarının ise boş olduğu, taşınmazın V sınıf tarım arazisi olduğu, (B) harfi ile gösterilen bölümünün ise %20-25 eğimli, erozyon çoraklık gibi sınırlayıcı faktörlerin kısmen bulunduğu, uzun süredir amenejman çalışmalarının kısmen uygulandığı, halen sürülü boş tarla olup VI sınıf tarım arazisi olduğu bildirilmiş olup raporun sonuç kısmında 1985 tarihli hava fotoğrafında (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerde 28 yılı aşkın süredir işlemeli tarım yapıldığının görüldüğü, (A) harfi ile gösterilen bölümün eğimli ve sığ toprak yapısının makineli tarım yapılmasını engellediği, (B) harfi ile gösterilen bölümün ise boş tarla olduğu, iki bölümün de bakım işlemlerinin kısmen yapıldığı, taşınmazların makineli tarıma elverişli olmayıp zeytin ve antep fıstığı tarımına uygun olduğu, davacıların taşınmazlarda 20 yıllık zilyetlik süresini tamamladıkları açıklanmıştır. Görüldüğü gibi, zirai bilirkişi raporunda birbiri ile çelişik ifadeler yer aldığı halde bu çelişki giderilmeden karar verildiği gibi, uygulanan tek hava fotoğrafı da uyuşmazlığın çözümü için
yeterli bulunmamaktadır. Bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olup, stereoskopik hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilmeyen alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkün olduğuna göre, doğru sonuca ulaşılabilmesi için, öncelikle, dava tarihi olan 2012 yılından 15-20-25 yıl öncesine ait 3 ayrı dönemde çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı’ndan tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalıdır. Bundan sonra, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yapılacak keşifte, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılmalı, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü, tescili istenilen taşınmaz bölümlerinin tamamının mı, bir kısmının mı imar-ihyasının tamamlandığı hususları özellikle irdelenmeli, taşınmazın bir kısmının imar-ihyasının tamamlandığının saptanması halinde imar-ihyası tamamlanan ve tamamlanmayan bölümlerinin ayrı ayrı gösterilmesi istenilmeli bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir. Öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca Hazine adına tescile karar verilebilmesi için tescili istenilen taşınmaz bölümünün tarım alanına dönüştürülmesinin veya ekonomik yarar sağlanmasının mümkün bulunması yeterli olup taşınmazın tamamen imar-ihya edilmesi şartının aranmayacağı göz önüne alınmalıdır. Mahkemece bu hususların göz ardı edilerek eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı vekilinin ve davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 13.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.