Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/139 E. 2014/2172 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/139
KARAR NO : 2014/2172
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

MAHKEMESİ : MUTKİ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2013
NUMARASI : 2008/418-2013/39

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Uran Köyü çalışma alanında bulunan … ada 138,103 ada 11 ve … ada 5 parsel sayılı, sırasıyla 7347,30, 3615,83 ve 5722,05 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davacı F.. K..’nın zilyetliğinde olduğu belirtilerek Toprak Tevzi Komisyonunca oluşturulan tapu kaydı nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı F.. K.. miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli … ada 11 parsel sayılı taşınmazın 221,94 metrekare yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespitinin iptali ile davacı adına tapuya tesciline, geriye kalan 3393,89 metrekare yüzölçümündeki bölümünün tespit gibi tesciline, çekişmeli … ada 5 parsel sayılı taşınmazın 2008,58 metrekare yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespitinin iptali ile davacı adına tapuya tesciline, geriye kalan 3713,47 metrekare yüzölçümündeki bölümünün tespit gibi tesciline, çekişmeli … ada 138 parsel sayılı taşınmazın 1560,79 metrekare yüzölçümündeki bölümünün kadastro tespitinin iptali ile davacı adına tapuya tesciline, geriye kalan 5786,51 metrekare yüzölçümündeki bölümünün tespit gibi tesciline, karar verilmiş; hüküm, davacı F.. K.. ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların toprak tevzi parseli içerisinde kalan kısımların Hazinenin mülkü ve tasarrufunda olduğundan zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, bunun dışında kalan kısımlarda ise davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının gerçekleştiği kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli olmadığı gibi, dosyada bulunan delillerin takdirinde dahi yanılgıya düşülmüştür. Çekişmeli taşınmazlara ilişkin belirtmelik tutanakları, ilgili kurumlardan araştırılarak getirtilip dosyasına konulmamış, tapu kayıtlarının iktisap sebebinin doğru olup olmadığı yönünde hayatta olmaları halinde belirtmelik bilirkişilerinin tanık sıfatıyla dinlenmeleri gerektiği düşünülmemiş, toprak tevzi haritası ve kadastro paftasının ölçekleri eşitlenerek yöntemince çakıştırılmak suretiyle taşınmazların hangi bölümlerinin tevzi haritalarının kapsamında kaldığı, aynı harita üzerinde net bir şekilde gösterilmemiş, çekişmeli taşınmazların öncesinin zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar davacı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen diğer koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durulmamış, keşif sırasında dinlenilen bilirkişi ve tanıkların davacı tarafın taşınmazlar üzerindeki zilyetliğine ilişkin beyanları 3402 sayılı Yasa’nın 46/1 ve 14. maddesi kapsamında değerlendirilmemiştir. Hükme esas alınan fen bilirkişi raporu ve ek raporu da keşfi izlemeye elverişli nitelikte değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez. O halde, doğru sonuca varabilmek için öncelikle, toprak tevzi çalışmaları sırasında oluşturulan … nolu parseller hakkında Hazine adına tapu kaydı oluşturulup oluşturulmadığı sorulmalı, varsa tapu kayıtlarının tesisine esas belirtmelik tutanakları araştırılarak, bulunması halinde 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında bu taşınmazlar yönünden herhangi bir kayıt ya da belgenin uygulanıp uygulanmadığı belirlenmeli, varsa tesis ve tedavülleri ile birlikte getirtilmeli, komşu taşınmazlara ait tespit tutanakları dayanağı kayıtlarıyla birlikte celp edilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra davada menfaati bulunmayan üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, zirai bilirkişi, fen bilirkişisi, hayatta iseler belirtmelik tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler, taraf tanıkları ve kadastro tespit bilirkişilerinin huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, varsa tevzi çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadığı, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera, yayla gibi özel mülkiyete konu olamayacak ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal etmesi gereken yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli, zirai bilirkişiden taşınmazları değişik yönlerden gösteren fotoğraflar da eklenmek suretiyle ayrıntılı, denetlemeye elverişli rapor alınmalı, fen bilirkişisine tapu kaydı, belirtmelik tutanağı ve dava dosyası kapsamını belirtir keşfi izlemeye elverişli harita düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, bir beldede geçmişte kaçak ve yitik kişilerin yaşamış olmasının, o yöredeki tüm taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kaldığı anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalı, çekişmeli taşınmazların tevzi tapusu kapsamında kalan bölümlerinin olması halinde tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar, Kadastro Kanununun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Diğer taraftan 3402 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğince kadastro hakimi, çekişmeli taşınmazın tamamı hakkında doğru, açık ve infazı kabil hüküm kurmak zorundadır. Bu itibarla, çekişmeli taşınmazların mahkeme kararıyla ifraz edilmesi halinde, ifraz edilen her bir bölümün fen bilirkişi raporunda harflendirilerek yüzölçümlerinin gösterilmesinin istenilmesi; mahkemece de hükme esas alınan fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle ifraz edilen her bir bölüm hakkında ayrı ayrı karar verilmesi zorunludur. Mahkemece, hükümde ifraz edilen taşınmazlara yönelik olarak fen bilirkişi raporuna atıf yapılmaması ve dosyada mevcut raporda, çekişmeli taşınmazların ifraz edilen her bir bölümünün harflendirilerek yüzölçümlerinin buna göre belirlenmemesi, bu şekilde hüküm fıkrasında fen bilirkişisinin rapor ve krokisi ile irtibat kurulmaması da isabetsizdir. Hal böyle olunca; Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı F.. K.. ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.