Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/1334 E. 2014/2518 K. 13.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1334
KARAR NO : 2014/2518
KARAR TARİHİ : 13.03.2014

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KANUN YOLU : TEMYİZ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı …, … Köyü çalışma alanında bulunan ve 1952 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında tesis kadastrosundan sonraki kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve fen bilirkişi raporunda (A), (B) ve (G) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin ziraate elverişli olmaması, (C) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün ise dava dışı 341 sayılı parsel içerisinde kalması nedeniyle davacı vekilinin fen bilirkişi raporunda (A), (B), (C) ve (G) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerine yönelik temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan bu bölümlere yönelik hükmün ONANMASINA,
2- Davacı vekilinin fen bilirkişi raporunda (D), (E) ve (F) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerine yönelik temyizine gelince; Mahkemece bu bölümler üzerinde imar-ihya işleminin gerçekleşmediği ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına ve yasalara uygun düşmediği gibi yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Davacı, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın adına tescili için dava açmıştır. 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde yalnızca hakkında tutanak düzenlenen taşınmazlarla ilgili olarak 10 yıllık hak düşürücü süre belirlenmiş olup, gerek 3402 sayılı Yasa’da, gerekse de 4721 sayılı Yasa’nın tescil hükümlerini düzenleyen maddelerinde, hakkında tutanak düzenlenmeyen ya da tespit harici bırakılan yerler hakkında dava açılmasını engelleyen ya da hak düşürücü süre belirleyen yasal düzenleme yoktur. Hal böyle olunca; yasal dayanağı bulunmadığı halde hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki mahkeme kabulü doğru olmamıştır. Öte yandan çekişmeli taşınmaz bölümlerine komşu parsel tutanakları varsa dayanak belgeleri ile birlikte tam olarak getirtilmemiş, taşınmaz bölümlerinin hangi tarihte ve neden tescil harici bırakıldığı Kadastro Müdürlüğünden sorulmamış, taşınmazlarının stereoskopik incelemeye uygun hava fotoğrafları getirtilmemiş, taşınmazda imar-ihya yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi tarihte başladığını içeren ayrıntılı rapor alınmamış, imar-ihya tarihi ile dava tarihi arasında davacı yönünden yirmi yıl ve üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetlik olup olmadığı belirlenmemiş, TMK’nın 713/4. maddesi gereği yasal ilanlar yaptırılmamıştır. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için öncelikle, dava konusu taşınmazın dava tarihinden geriye doğru 20-30 yıl öncesine ait 3 ayrı tarihte çekilmiş (1985, 1990 ve 1995 yılları) hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosya arasına konulmalı, komşu parsel tutanakları varsa dayanak belgeleri ile getirtilmeli, ayrıca tescili istenen taşınmazın hangi tarihte ve neden tescil harici bırakıldığı hususu da Kadastro Müdürlüğünden sorulmalıdır. Bundan sonra, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile jeodezi veya fotogrametri uzmanından oluşacak bilirkişi heyetleri aracılığıyla yapılacak keşifte, belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmalı, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporları ile komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı zilyetliğin ne zaman başladığı ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü hususları özellikle irdelenmeli, TMK’nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanları yapılarak yasal 3 aylık sürenin dolması beklenerek toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir. Ayrıca, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca büyükşehir belediyelerinin sınırı tüm ilin mülki sınırları haline gelmiş olup, bu sınırlar içinde bulunan köylerin tüzel kişilikleri kaldırılmıştır. Bu nedenle … Belediye Başkanlığı ile … Büyükşehir Belediye Başkanlığına da husumet yöneltilmelidir. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine,
13.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.