YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1313
KARAR NO : 2014/3466
KARAR TARİHİ : 28.03.2014
MAHKEMESİ : ADIYAMAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2013/415-2013/816
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
B. Mahallesi çalışma alanında bulunan 121 ada 2 parsel sayılı 439848,89 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılmış, 16.10.2000 tarihinde idari yoldan Hazine adına ham toprak vasfıyla tescil edilmiştir. Davacı M.. B.. ve birleşen dosya davacısı M.. K.. tapu kaydı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi gereği hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında on yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir. Dava, eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. 3402 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin 3. fıkrasında kadastro tutanağı düzenlenip kesinleşen yerlerde on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı düzenlenmiştir. Oysa ki, çekişmeli taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmemiş, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılmış, 16.10.2000 tarihinde idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Gayrimenkul mevzuatımızda hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre de öngörülmemiş olduğuna göre mahkemenin red gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Davacılar dava dilekçelerinde, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak istekte bulunmuş, taksim ve intikal şekli hususunda bir açıklama yapmamıştır. Davacı M. B. murisi Hasiçir 1981’de birleşen dosya davacısı M. K. murisi Mehmet 2008’de ölmüştür. Miras bırakanların ölüm tarihlerine göre terekeleri elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. TMK’nın 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, asıl ve birleşen dosya davacılarının kendi adlarına dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla davacıların elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tek başına tasarrufda bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Davacıların açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK’nın 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca Mahkemece, davacılardan çekişmeli taşınmazın murislerinden taksim, bağış veya satış gibi yollardan biriyle intikal edip etmediği sorulup belirlenmeli, aktif dava ehliyetleri olduğunun anlaşılması halinde işin esasına girilip, davalı Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 2000 yılına kadar zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılıp incelenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 28.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.