Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/11915 E. 2014/14773 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11915
KARAR NO : 2014/14773
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : KURŞUNLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2013
NUMARASI : 2013/59-2013/137

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ….Köyü çalışma alanında bulunan 112 ada 39 parsel sayılı 2.859,28 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Kadastro Mahkemesi ilamı ile hükmen M.. D.. adına tescil edilmiş, daha sonra satış yoluyla N.. D..’a intikal etmiştir. Davacı A.. Ş.., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak satışın iptali ve taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı A.. Ş.. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, Kurşunlu Kadastro Mahkemesinin 2007/486 Esas ve 2009/9 Karar sayılı ilamının taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Sözü edilen dava, M.. D.. ile tespit maliki Y. Ş. arasında görülmüş olup, davaya son veren taraf işlemlerinden olan kabul beyanı nedeniyle kabul ile sonuçlanmış ve çekişmeli taşınmazın tapu kaydı M.. D.. adına oluşmuştur. Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (1086 sayılı HUMK’nın 237. maddesi (6100 sayılı HMK’nın 303.) Farklı bir ifadeyle; dava şartları arasında sayılan “kesin hüküm”; davanın taraf, sebep ve konusunun aynı olması halinde mümkündür. Ne var ki mahkemece, anılan ilamın tarafı olmayan davacı A.. Ş.. yönünden ne şekilde kesin hüküm teşkil ettiği açıklanmadan karar verilmiştir. Mahkemece, öncelikle Kurşunlu Kadastro Mahkemesinin 2007/486 Esas ve 2009/9 Karar sayılı kararın eldeki dosyanın tarafları arasında kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği açıklanan çerçevede irdelenmelidir. Belirtilen hükmün, taraflar arasında kesin hüküm oluşturmadığı kanaatine varılması halinde davacı, taşınmazın murisi olan eşi Hatice’den intkalen geldiğini ileri sürerek adına tescil talebinde bulunduğuna göre ne sebeple kendi adına tescil istediği açıklattırılmalı, Hatice terekesinin halen iştirak hükümlerine tabi olması halinde üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerektiği göz önüne alınarak davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalı, taraf teşkilinin sağlanması halinde, tarafların delilleri toplanarak araştırma ve inceleme yapılmalı, TMK’nın 1023. maddesinde yer alan “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” hükmü de değerlendirilmek suretiyle işin esası hakkında bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.