Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/11890 E. 2014/14769 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11890
KARAR NO : 2014/14769
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : HOZAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2014
NUMARASI : 2013/222-2014/74

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu… Köyü çalışma alanında bulunan 118 ada 7 parsel sayılı 91.182,41 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olması nedeniyle ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı S.. S.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı S.. S.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin iradi olarak terk edildiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Davacı, çekişmeli taşınmazın talebe konu bölümünün, hemen sınırındaki adına tescil edilen taşınmaz ile bir bütün halinde zilyetliğinde bulunduğu iddiası ile dava açmış; yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar çekişmeli taşınmaz bölümünün davacıya murisi ve eşi Zeynel’den intikal edip, davacının, yaşlılığı nedeniyle son 15-20 yıldır tasarruf edemediğini beyan etmişlerdir. Davacıya, murisinin başka mirasçıları olup olmadığı, taşınmazın ne şekilde yalnızca kendisine kalmış olduğu sorulup açıklattırılmadığı gibi tanıklarından da bu konuda beyan alınmamıştır. Öte yandan esasa yönelik olarak da yalnızca bir kısım tanıkların, keşif tarihi itibarı ile taşınmazın 15-20 yıldır kullanılmadığına ilişkin beyanları ile yetinilmiş; edinme koşullarının varlığının keşif tarihi değil, tespit tarihi itibarı ile aranacağı göz önüne alınmak suretiyle davacının terk iradesinin bulunup bulunmadığı yönünde yeterli araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca; mahkemece davacı tarafa, dayandığı zilyetlik olgusunun miras bırakandan intikalen gelen eklemeli zilyetlik olup olmadığı, miras bırakandan gelen zilyetliğe dayanıyorsa ne sebeple kendi adına tescil istediği açıklattırılmalıdır. Taşınmazın murisin terekesine dahil olması halinde, davacı tarafından miras bırakanın ölümünden sonra taksim yapıldığı iddiası ileri sürülmediğine göre, murisin terekesine dahil olup, elbirliği mülkiyetine tabi olan tereke ile ilgili olarak TMK’nın 702. maddesi gereğince dava gibi tasarrufi işlemlerde mirasçıların oybirliğinin gerekli olması nedeniyle üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerektiği göz önüne alınarak davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalıdır. Davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılması
halinde, malik sıfatı ile en az 20 yıl süren zilyetlik nedeniyle mülkiyet hakkı kazanılmış ise sağlığı iyi olduğu zamanlarda taşınmazı fiilen kullanan davacının, yardıma muhtaç hale geldiğinde yardım olmadığı için taşınmazı kullanmadığına yönelik yerel bilirkişi ve tanık beyanları karşısında hakimin davayı aydınlatma kapsamında HMK’nın 31. maddesi uyarınca, gerektiğinde kadastro tespitinin dayanağını oluşturan tespit tutanağında beyanına başvurulan tutanak bilirkişileri de tanık olarak dinlenilmeli; bilirkişi ve tanık sözleri ile taşınmazın iradi olarak terk edildiğinin kanıtlamaması halinde mülkiyet hakkının kazanılmasının en az 20 yıl süreyle malik sıfatı ile zilyetlik şartına bağlı olduğu göz önüne alındığında 20 yıla ulaşmayan kullanmama olgusunun mülkiyet hakkını sona erdiren iradi terk anlamına gelip gelmediği hususu değerlendirilerek, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.