Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/11282 E. 2015/358 K. 02.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11282
KARAR NO : 2015/358
KARAR TARİHİ : 02.02.2015

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSU

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kullanım kadastrosu sırasında … Mahallesi çalışma alanında bulunan 158 ada 28, 159 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsel sayılı sırasıyla 978.06, 587.73, 887.94, 59.49, 2.148.56, 332.86 ve 364.23 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 158 ada 28 ve 159 ada 6 sayılı parsellerin …, 159 ada 5 sayılı parselin …, 159 ada 4 sayılı parselin … ve …, 159 ada 3 sayılı parselin …, 159 ada 2 sayılı parselin …, 159 ada 1 parselin …’ın fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak … adına tespit edilmiştir. Davacılar … ve müşterekleri, taşınmazın müşterek muristen intikal ettiği iddiasına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli taşınmazların … adına tapuya tesciline, tapu kayıtlarının beyanlar hanesinin aynen bırakılmasına karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazların zilyetliğinin tarafların ortak miras bırakanı …’dan intikal ettiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, taşınmazların kullanım hakkının …’ın ölümünden sonra yapılan bir taksim ile oğlu davalılar murisi….’a intikal edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafın dayandığı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/77 Esas ve 2005/213 Karar sayılı dosyasında, tarafların ortak miras bırakanı … terekesi, temsilci tayin edilmek suretiyle temsil edilmiştir. Bahsi geçen davanın açıldığı 1997 yılında muris … terekesinin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu kuşkusuzdur. Kullanım kadastrosu ise 2010 yılında yapılmıştır. Mahkemece, davacı tarafın taşınmazlarda hiç bir zaman zilyetliği bulunmadığı gerekçesi ile yazılı karar verilmiş ise de; 1997 ila 2010 yılları arasında muris … terekesinin ve zilyetliğe ilişkin şahsi haklarının taksim edilip edilmediği araştırılmadığından, yapılan inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için, mahallinde yeniden keşif yapılmalı; keşfe katılacak yerel bilirkişi ve tanıklardan, muris … terekesinin 1997 ila 2010 yılları arasında tüm mirasçıların katılımı ile geçerli bir taksim yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise her bir mirasçının payına hangi menkul, gayrimenkul malların ya da hakların düştüğü tek tek sorulup saptanmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek, her ne kadar 3402 sayılı Kanun’un EK-4. maddesi gereği tespit günü itibariyle fiili kullanıcının belirlenmesi esas ise de, zilyetliği muristen intikal eden elbirliği hükümlerine tabi taşınmazda mirasçılardan biri tarafından sürdürülen zilyetliğin tereke adına olacağı göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 02.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.