YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10837
KARAR NO : 2014/16472
KARAR TARİHİ : 30.12.2014
MAHKEMESİ : GÖYNÜK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2014
NUMARASI : 2011/51-2014/32
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu … Mahallesi çalışma alanında bulunan 184 ada 21 parsel sayılı 5.030.00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı ve satın alma nedeniyle dava dışı İ. S. ve müşterekleri adına tespit edilmiş ve kadastro tutanağı 25.10.1991 tarihinde kesinleştirilerek tapuya tescil edilmiş, 01.05.2000 tarihinde taşınmazın 3866/5030 payı satın alma yoluyla davacı/karşı davalı M.. D..’ye intikal etmiş, 03.05.2011 tarihinde yapılan ifraz işlemi sonucunda da davaya konu taşınmaz bölümü 184 ada 63 parsel numarası ve 1.347,44 metrekare yüzölçümü ile davacı/karşı davalı M.. D.. adına tescil edilmiştir. Davacı M.. D.., kendisine ait 184 ada 63 parsel sayılı taşınmazın bir bölümüne komşu taşınmaz sahiplerince basketbol sahası ve garaj yapılmak suretiyle müdahalede bulunulduğundan bu müdahalenin önlenmesi ve yapıların yıkılması istemiyle 07.06.2011 tarihinde dava açmış, davacı Hazine de, satın alma iddiasıyla 184 ada 63 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptal ve tescil istemiyle 29.06.2012 tarihinde karşı dava açmıştır. Mahkemece her iki dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda Hazinenin davasının kabulüne ve fen bilirkişi ek raporunda (a), (b) ve (c) harfleri ile gösterilen toplam 168,15 metrekarelik bölümün tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tapuya tesciline, kalan 1.124,90 metrekarelik bölümün davalı M.. D.. adına tesciline, M.. D..’nin men’i müdahale ve kal talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı/karşı davalı M.. D.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrası; “bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içerirken, 25.02.2009 tarihinde kabul edilen 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile “bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” hükmü eklenmiş, yapılan bu ekleme, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin özel mülkiyetine de konu olabilecek tüm taşınmazlar kasdedilmemiş, sadece devletin hüküm ve tasarrufu altındaki örneğin “kıyı” veya “Devlet Ormanı” niteliğindeki taşınmazların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda Hazinenin davası, özel
mülkiyet iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davası olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin 3. fıkrasındaki hak düşürücü süreye tabidir. Bu durumda Hazinenin davasının reddine karar verilmesi ve diğer davacının davasının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 30.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.