Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2014/10509 E. 2014/9638 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10509
KARAR NO : 2014/9638
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Çekişme konusu taşınmaza ait 1953 ve sonraki tarihlere ait hava fotoğraflarının getirtilip uzman bilirkişi yardımıyla uygulanarak taşınmazın o günlerdeki niteliğinin belirlenmesi, komşu parsel tutanaklarının varsa dayanaklarıyla birlikte getirtilip uygulanarak tespit tarihine kadar davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığının usulünce araştırılması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişme konusu 1306 parsel sayılı taşınmazın 10.07.2006 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfiyle gösterilen 10.280,00 metrekare yüzölçümündeki bölümünün yargılama sırasında ölen davacı Kadir Yavuz mirasçıları adına, kalan bölümün tespit gibi Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, kadastro tespit tarihine kadar çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Yapılan keşif sonrası alınan uzman jeodezi ve fotogrametri mühendisi raporunda, 1953 ve 1975 tarihli hava fotoğraflarında çekişme konusu bölümün aynı nitelikte olduğu her iki fotoğrafta da “boş, doğal görünümde, tarımsal faaliyet yapılmayan, sınırları belirginleşmemiş” olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar, mahallinde yapılan keşiflerde dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklarca, çekişmeli taşınmazların 50-60 yılı aşkın süredir tarım arazisi olarak kullanıldığı belirtilmiş, mahkemece hükme esas alınan 2002 yılında yapılan keşif sonucu hazırlanan ziraat bilirkişisi raporunda da tarım arazisi olduğu rapor edilmiş ise de, anılan ziraat bilirkişisi raporunda taşınmazın çok az bir kısmının açık olduğu, kalan kısımlarının yol yapım çalışmalarında taş ocağından çıkarılan molozlarla kapatıldığı belirtilip sadece bu küçük alandan taşınmazın tamamı hakkında tarım arazisi olduğunun belirtilmesi ve taşınmazın üzerinde imar ihya faaliyetlerinin ne zaman başlayıp bitirildiği ne kadar süredir tarım arazisi olduğunun belirtilmemesi karşısında yeterli bulunmayan ziraat bilirkişisi raporuna itibar edilemececeği gibi uzman jeodezi ve fotogrametri mühendisinin raporu ve taşınmazın 1975 yılında çekilen hava fotoğraflarındaki niteliği değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde zilyetliğin en erken 1975 yılından sonra başlayabileceği

anlaşılmaktadır. Kadastro tespitinin 1990 yılında yapıldığı göz önüne alındığında 20 yıllık zilyetlikle iktisap süresi dolmamıştır. Teknik ve bilimsel rapora aykırı yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilerek davacı taraf yararına, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.