YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10507
KARAR NO : 2014/8089
KARAR TARİHİ : 10.06.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(KADASTRO MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 01/11/2012
NUMARASI : 2010/618-2012/637
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kullanım kadastrosu sırasında V. K. Mahallesi çalışma alanında bulunan . ada .parsel sayılı 223,79 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmaz bahçe ve üzerindeki kargir bina 1990 yılından beri D.. C..’ın fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak, bahçe vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı H.. Y.., lehine zilyetlik şerhi verilen . ada .parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksik ölçüldüğü iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacının talebinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca teknik hataların düzeltilmesi mahiyetinde olduğu ve idari işlem basamakları atlanıp Kadastro Müdürlüğüne başvurulmadan dava açılamayacağı belirtilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de mahkemenin değerlendirmesi ve kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava, kullanım kadastrosu tespitine karşı askı ilan süresi içinde açılmış bir tespite itiraz davasıdır. Dava açılmakla kadastro tutanağının kesinleşmesi önlenmiştir. Oysa, 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi ancak “kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlar” hakkında uygulanabilir. Dava açılmakla tutanak kesinleşmeyeceğinden, askı ilan süresi içinde açılan dava, kadastro sırasında yapılan teknik hatalardan kaynaklanıyor dahi olsa, Kadastro Mahkemesi görevlidir ve işin esasını incelemek zorundadır. Diğer taraftan, mahallinde yapılan keşiften, davacının talebinin teknik hataların düzeltilmesinden kaynaklanmadığı gibi; kendi fiili kullanımında olan bir kısım taşınmaz bölümünün komşu taşınmazda kaldığı iddiasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilerek tarafların delilleri sorulup toplanmalı, bundan sonra bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan şekilde işlem yapılmak yerine, dava dilekçesine farklı anlam yüklenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.