YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10273
KARAR NO : 2014/15703
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
MAHKEMESİ : ERDEMLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2013
NUMARASI : 2009/419-2013/426
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu … Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 226 parsel sayılı 41.299,46 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalıların murisi M.. C.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar H.. T.., E.. E.. ve Ü.. U.., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3 maddesi “mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak” yazılmasını zorunlu kıldığı gibi; bu zorunluluk, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 ve 298. maddelerinin de amir hükmüdür. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında yer alan “aleni yargılanma ilkesi” ve “hukuki dinlenilme hakkı” da, kararların gerekçeli olmasını zorunlu kılar. Bu prensiplerin amacı, yargılama sürecini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak; kamu eliyle karar verme sürecini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/1-c maddesi uyarınca gerekçenin; “tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” göstermesi gerekir. Bir başka anlatımla; gerekçe, hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası birbirine sıkı sıkıya bağlı olup uyumlu bulunması zorunlu olduğu gibi, duruşmada tefhim edilen hüküm sonucuna nasıl ulaşıldığını açıklamayan ifadelerin gerekçe olarak kabul edilmesi de mümkün değildir. Somut olayda mahkemenin kararı incelendiğinde, kararın gerekçe bölümünde, toplanan delillerin tartışılıp değerlendirilmediği, sabit görülen vakıalara nasıl ulaşıldığı, bunlardan çıkarılan sonuçlar ile bunların hukuki sebeplerinin neler olduğu hususlarında açıklama yapılmadığı; “dosya içerisinde bulunan tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde davacıların davalarının reddine” karar verildiğinin açıklanması ile yetinildiği görülmektedir. Yukarıda yer alan ilke ve açıklamar karşısında böyle bir açıklamanın “gerekçe” olarak kabulü mümkün değildir. Bu haliyle mahkemenin kararının gerekçe içermediği açık ve tartışmasız olup kararın gerekçesiz olması karşısında, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.