YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10093
KARAR NO : 2014/11913
KARAR TARİHİ : 27.10.2014
MAHKEMESİ : SÜRMENE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2014
NUMARASI : 2012/431-2014/21
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ….. Köyü çalışma alanında bulunan 170 ada 4 parsel sayılı 2.533,54 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı M.. Y.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı H.. Y.. irsen intikal, taksim, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı H.. Y.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca dava değeri, çekişmeye konu taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen değeri olup, belirlenen bu değer üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinde öngörüldüğü şekilde işlemlerin yerine getirilerek gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 sayılı Kanunun 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanırken, 30. maddede “muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunup; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam edilemeyeceği” hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Hal böyle olunca, öncelikle eksik harcın tamamlattırılması konusunda davacıya yöntemine uygun süre verilmesi, harcın tamamlanmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılması, tamamlanması halinde ise yargılamaya devam edilmesi
gerekirken, anılan husus üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Öte yandan davacı taraf delil olarak keşif ve tanık beyanlarına dayanmış olup, davacı tanıkları yöntemine uygun şekilde keşifte dinlenilmeksizin ve dinlenmeme nedenleri de gösterilmeksizin hüküm tesis edilmiştir. Doğru sonuca ulaşılabilmek için fen bilirkişisi, mahalli bilirkişi, tespit bilirkişileri ve davacı tanıkları ile taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, davacı tarafın tanıklarının yöntemine uygun şekilde dinlenilmesi, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılması, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir hüküm tesis edilmesi gerekir. Belirtilen yönler göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesis edilmesi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.