Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/9754 E. 2014/700 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9754
KARAR NO : 2014/700
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

MAHKEMESİ : MUT KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2013
NUMARASI : 2011/343-2013/20

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama Kadastrosu sırasında E.. Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda E.. K.. ve İ..K.. adına kayıtlı bulunan eski 5 parsel sayılı 14100,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 440 parsel numarasıyla ve 11535,40 metrekare yüzölçümlü olarak, tapuda D.. D.. ve müşterekleri adına kayıtlı bulunan eski 7 parsel sayılı 4650,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 439 parsel numarasıyla ve 4015,26 metrekare yüzölçümlü olarak, tapuda Hazine adına kayıtlı bulunan eski 8 parsel sayılı 4250,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 438 parsel numarasıyla ve 3900,74 metrekare yüzölçümlü olarak; tapuda D.. D.. ve müşterekleri adına kayıtlı bulunan eski 9 parsel sayılı 4350,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 437 parsel numarasıyla ve 4436,52 metrekare yüzölçümlü olarak, tapuda H.. Y.. adına tapuda kayıtlı bulunan eski 12 parsel sayılı 20000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 101 ada 434 parsel numarasıyla ve 18355,83 metrekare yüzölçümlü olarak, tespit edilmiştir. Davacı Hazine vekili, uygulama kadastrosu sırasında Hazineye ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin davalılara ait 101 ada 434, 437, 439 ve 440 parsel sayılı taşınmazlardan kaynaklandığı iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazların uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davaya konu taşınmazın sınırlarının tapulama çalışmaları sırasında düzenlenen paftasındaki sınırlar ile 3402 sayılı Yasa’nın 22-a madde uygulama çalışmaları sonucunda düzenlenen paftasındaki sınırların birbirine uyumlu olduğu, her iki çalışmada da dava konusu taşınmazın sınırlarının aynı olduğu, aradaki yüzölçüm faklılığının tapulama çalışmalarında kullanılan planimete ile yüzölçümü hesaplama tekniğinden ve de dava konusu taşınmazın tapulama paftasındaki sınırlarında esasa tesir etmeyen çok az miktardaki tersimat hatalarından kaynaklandığı ve K.. M..nün tüzel kişiliği bulunmayıp, taraf ehliyeti de olmadığı gerekçeleri ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Uygulama kadastrosu, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesi amacıyla yapılmakta olup, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Somut olayda, uyuşmazlık, uygulama kadastrosu sonrasında dava konusu taşınmazın yüzölçümünün azaldığı noktasındadır. Mahkemece, ilk tesis kadastrosuna ait kadastro paftası ve uygulama kadastrosu paftaları ile yöntemine uygun şekilde çakıştırılarak uygulanmamış, denetime imkan vermeyen soyut içerikli, dava konusu taşınmazın tapulama paftası sınırlarında esasa tesir etmeyen çok az miktardaki tersimat hatası olduğu bilgisini içeren yetersiz fen bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Bu tür eksik inceleme, araştırma ve uygulama ile hüküm kurulamaz. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosu pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgeler toplanmalıdır. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve 3 harita mühendisinden oluşacak fen bilirkişi kurulunun katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında ilk tesis kadastrosuna ait kadastro paftaları ile uygulama kadastrosu paftası ile çakıştırılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, yine kadastro paftaları ile yenileme kadastro paftasının ölçekleri çakıştırılıp zemine uygulanmak suretiyle davaya konu edilen bölümün kadastro paftası ve mahkeme kararı ile oluşan haritaya göre durumu değerlendirilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Fen bilirkişi raporunda, tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılar yer almalı; ayrıca birincisi, ortofoto üzerinde tesis kadastrosuna ait harita ve hükmen oluşan yeni duruma ilişkin harita ile uygulama haritasını ada bazında, ikincisi çekişmeli taşınmazlar ve komşularını kapsar bazda ve üçüncüsü ise ilk tesis kadastro haritası ile çekişmeli taşınmazların zeminini çakıştırır bazda en az üç adet harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları gösterir harita tanzim edilmesi istenmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek dava edilen bölümle ilgili olarak yapılan uygulama kadastrosunun usulüne uygun olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, 04.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.