Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/8686 E. 2014/208 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8686
KARAR NO : 2014/208
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2013
NUMARASI : 2012/323-2013/75

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden C.F..T.. geldi. Aleyhine temyiz istenilen taraftan gelen olmadı. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “davacının, paydaşı bulunduğu taşınmazların imar şuyulandırılmasına tabi tutulması neticesinde oluşturulan imar parsellerinin ahara özgülendiğini ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat isteği ile eldeki davayı açtığı, imar şuyulandırılması işleminin iptal edilmesi üzerine ıslah ile davasını tebdil ederek iptal ve kadastral mülkiyet ve geometrik duruma dönülmesi, olmadığı takdirde tazminat isteğine dönüştürdüğü; gerçektende, davacının paydaşı olduğu kadastral parsellerin, imar uygulaması neticesinde oluşan imar parsellerine ilişkin idari işlemin iptal edildiği Adana 1. İdare Mahkemesi’nin 2002/737 Esas, 2003/921 Karar sayılı ilamı ile sabit olup, imar parsellerinin hukuki dayanağını ( illetini) teşkil eden idari işlemin iptal edilmesi sonucu, sicil kayıtlarının TMK’nın 1025. maddesi gereğince yolsuz tescil durumuna düşeceği, başka bir ifade ile iptali gereken sicil oluşturacağı; mahkemece de ıslah gözetilmek suretiyle bu yönde karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak; bilindiği üzere, tapu iptal ve tescil (somut olayda ihya) istekli davaların kayıt maliklerine yöneltilmesi gerekeceği, ne var ki davada idari işlemi gerçekleştiren Y.. B..’na dava yönlendirilip, kayıt maliklerine yönelik bir dava açılmadığı; o halde, davacıya paydaşı olduğu kadastral parsellerin içinde kalan tüm imar parsel maliklerine husumeti tevcih etmesi suretiyle davada yer almalarını sağlaması için önel verilmesi, ondan sonra işin esası yönünden bir hüküm kurulması gerektiği” hususlarına değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda “davanın kabulü ile imarla oluşan sicil kayıtlarının iptali ile fen bilirkişisi M..V..’un 13.04.2011 tarihli ekli krokili raporunda turuncu kalemle sınırları belirtilen kısım üzerindeki sicil kayıtlarının iptali ile imar öncesi kadostral hak durumuna dönülerek A.. Y..K.. 1206 ada 83, 90, 102, 109 ve 146 sayılı kadastral parselinin ihyasına” karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmışsa da ilk bozma öncesi ıslah suretiyle kadastral mülkiyet durumunun ihyası, olmadığı takdirde tazminat istemine dönüştürülmüş olup; ilk bozma kararında “ıslah sebebiyle davacının harç ikmal etmesinin sağlanması ve ondan sonra tapu iptal ve tescil isteği bakımından değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi” gereğine değinilmiş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen kadastral parsellerin ihyasına yönelik kararın da bu kez “davacıya paydaşı olduğu kadastral parsellerin içinde kalan tüm imar parsel maliklerini husumeti tevcih etmesi suretiyle davada yer almalarını sağlaması için önel verilmesi, ondan sonra işin esası bakımından bir hüküm kurulması” gereğiyle bozulması üzerine mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; bozma ilamına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Anılan bu husus, usuli kazanılmış hakkın bir sonucudur. Ancak, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma gereği yerine getirilmemiş; ihyası istenilen 1206 ada 83, 90, 102, 109 ve 146 parsel sayılı taşınmazların sınırları üzerlerinde oluşturulan imar parselleri tespit edilip, tapu kayıtları getirtilerek bu parsellerin kayıt malikleri belirlenmemiştir. Öte yandan; dosyaya davacı vekili imzasıyla 28.02.2013 tarihli ve hakim havalesiz ve de nihai karar öncesi mi yoksa sonrası mı verildiği anlaşılamayan “tapu iptali ve tescil davasını atiye terk, tazminat talebi hakkında karar verilmesi talepli” dilekçe sunulmuş olup, bu dilekçenin öncelikle değerlendirilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; ilk önce 28.02.2013 tarihli dilekçenin değerlendirilip, irdelenmesi; kabule göre de bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, anılan hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Tarafların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.