YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6371
KARAR NO : 2013/6919
KARAR TARİHİ : 19.06.2013
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 205 ada 28 parsel sayılı 5376,83 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile eşit payla davacı murisi … ve müşterekleri adına tespit edilmiştir. Davacı …, tarafından davalı … aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan el atmanın önlenmesi davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli parsel tutanağı ile dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazın pay devirleri dikkate alınarak veraset ilamındaki hisseleri oranında tapu kayıt malikleri olan … ve müştereklerinin mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen temyize konu bölümünün … ve ailesine ait olduğu, davalı …’nın çekişmeli taşınmaz bölümünü …’nın kızı olan …’in eşi …’den satın aldığı ve çekişmeli taşınmazın …’nın mirasçıları arasında paylaşıldığı yolundaki iddiasını ispatlayamadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı dayanağı tapu kaydının mevki ve sınırları itibariyle çekişmeli taşınmaza ait olduğu belirlenmiştir. Ancak; kayıt, gayri sabit hudutlu olup kapsamı miktarıyla geçerlidir. Davalı …’nın dava konusu taşınmazda 1963 yılından beri malik sıfatıyla zilyet olduğu dosya kapsamı ile ve özellikle davacı tanığı …’ın bu yerin … tarafından davalı …’e kiralandığı ancak davalının parasını ödemediği yolundaki beyanı ile de belirlenmiş olup; her ne kadar davacı, davalının zilyetliğinin malik sıfatıyla sürdürülmediğini ileri sürmüşse de çekişmeli taşınmaz bölümü üzerindeki zeytin ağaçlarının davalı tarafından kendi adına dikilmiş olduğu belirlenmiş olup, hayatın olağan akışına göre zilyetliğin malik sıfatıyla sürdürüldüğünün kabulü gerekir. Davacının dayandığı tapu kaydının … dışındaki maliklerinin ölüm tarihleri ve 1963 yılından beri çekişmeli taşınmazın (A) bölümü üzerindeki zilyetliğin davalı … tarafından malik sıfatıyla sürdürüldüğü dikkate alındığında tapu kayıt malikleri Mustafa, Hüseyin, …, … ve …’nın paylarının aktarılan dava tarihinde yürürlükte olan şekliyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B-c maddesinin tespit günü itibarı ile yürürlükte olan şekli uyarınca hukuki değerini kaybettiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki hukuki niteliğini yitirmeyen payın maliki …’ın mirasçıları olan dahili davalı …, … ve … da 05.05.2008 tarihli celsede alınan beyanlarında 1957 yılında tapu kayıt malikleri ve … mirasçıları arasında yapılan paylaşmada taşınmazın … ve … mirasçısı … payına düştüğünü belirtmişlerdir. Hal böyle olunca, … ve …’den geldiği anlaşılan 205 ada 25 ve 29 parsel sayılı taşınmazlardan başlayarak davacının dayanağı miktarı ile geçerli olan tapu kaydına kapsam tayin edilmeli, çekişmeli taşınmazın temyize konu (A) bölümü içinde tapu kaydı kapsamında kalan bölümün, tapu dışı paylaşmaya ve tapu kaydının hukuki değerini yitirmiş olması nedeniyle yine temyize konu (A) bölümü içinde tapu kaydı kapsamı dışında kalan miktar fazlası bölümün ise aktarılan dava tarihinde kadar davalı … lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle davalı … adına tescile karar verilmelidir. Mahkemece bu yön göz ardı edilerek, dosya kapsamına uygun bulunmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre, açık ve infazı kabil kadastro mahkemesinin sicil oluşturma görevi nedeniyle çekişmeli taşınmazın kimin adına hangi paylarla tesciline karar verildiğinin açıkça gösterilmesi gerekirken, esas ve karar numarası bulunmayan veraset ilamlarına atıf yapılarak infazda kuşku yaratacak şekilde hüküm kurulması da isabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 19.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.