YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/331
KARAR NO : 2013/2117
KARAR TARİHİ : 20.03.2013
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
3402 sayılı Yasanın 22/a maddesi uyarınca Geçimli Köyü kadastro çalışma alanında yapılan yenileme kadastrosu sırasında 101 ada 218 parsel sayılı 3.279,66 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, aynı ada ve parsel numarasıyla ve 5.686,35 metrekare yüzölçümlü olarak, 101 ada 221 parsel sayılı 8.510,77 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, aynı ada ve parsel numarasıyla ve 8.693,79 metrekare yüzölçümlü olarak, 101 ada 223 parsel sayılı 3.509,73 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, aynı ada ve parsel numarasıyla ve 3.857,09 metrekare yüzölçümlü olarak, 101 ada 224 parsel sayılı 9.496,03 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise aynı ada ve parsel numarasıyla ve 9.572,70 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazların yüzölçüm miktarında meydana gelen artışın taşınmazların sınırında bulunan 101 ada 220 parsel sayılı Hazine arazisi aleyhine genişletilmesinden kaynaklandığını öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda Kadastro Müdürlüğüne yönelik açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle, çekişmeli 101 ada 61 parsele yönelik açılan davanın esastan reddine, çekişmeli 101 ada 218, 221, 223 ve 224 parsellere yönelik açılan davanın kabulüne, çekişmeli 101 ada 218 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişileri … … ve… tarafından düzenlenen 02.10.2012 havale tarihli ek rapor ve eki 1 numaralı haritada sarı renkli kalemle boyalı (V) harfi ile gösterilen 1.046,86 m2 yüzölçümündeki, mavi renkli kalemle boyalı (K) harfi ile gösterilen 99,81 m2 yüzölçümündeki, sarı renkli kalemle boyalı (J) harfi ile gösterilen 1.110,57 m2 yüzölçümündeki bölümlerinin; 101 ada 221 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişileri … … ve… tarafından düzenlenen 20.04.2012 havale tarihli rapor ve eki 1 numaralı haritada sarı renkli kalemle boyalı (D) harfi ile gösterilen 963,39 m2 yüzölçümündeki bölümünün, aynı tarihli rapor ve eki 1 numaralı haritada, 101 ada 223 parsel sayılı taşınmazın mavi renkli kalemle boyalı (C) harfi ile gösterilen 613,75 m2 yüzölçümündeki bölümünün ve 101 ada 224 parsel sayılı taşınmazın mavi renkli kalemle boyalı (B) harfi ile gösterilen 1.047,85 m2 yüzölçümündeki bölümünün taşınmazlardan ifraz edilip davacı Hazineye ait 101 ada 220 parsel sayılı taşınmaza eklenerek 101 ada 220 parsel sayılı taşınmazın 54520,71 m2 yüzölçümü ile, çekişmeli taşınmazların geriye kalan bölümlerinin ise uygulama tutanağı gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk sistemimizde, tapu siciline kayıtlı taşınmazların sınır güvenliğini, haritaların sağladığı ve haritaların mülkiyet hakkının bütünleyici parçası olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, yasalarımızda, tapu kayıtlarının kapsamının belirlenmesinde, kayıtlar bir plana ve haritaya bağlanmış ise bunlara değer verilmesi gerektiği benimsenmiştir. Ancak bu kabulün gerçekle örtüşebilmesi için, harita ve planların doğruluk derecelerinin yüksek, zemini tam yansıtır ve her zaman uygulanabilir nitelikte olması zorunlu bulunmaktadır. Bu noktada, kadastro çalışmalarının amacı da tapu sicilinin gerektirdiği yüksek güvenirlikli haritaları oluşturmak suretiyle mülkiyet hakkını korumaktır. Ne var ki; günümüze kadar üretilen kadastral haritaların önemli bir kısmı, teknik açıdan sorunların çözümüne olanak vermediği gibi, veri kalitesi de parsel tabanlı bilgi sistemini oluşturacak, haritaların sayısallaştırılmasına imkan sağlayacak nitelikte değildir. Dönemlere göre farklı ölçek ve koordinat sistemlerinde, farklı türlerdeki altlıklarla çizilmiş ve farklı üretim yöntemleriyle oluşturulmuş kadastral haritalardaki farklılık; başka bir ifadeyle üretilen haritaların zemindeki gerçekliği tam olarak yansıtmaması, kadastromuzun en büyük sorunlarından biridir. İşte bu nedenlerle, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesi zorunlu olmuş; bu amaçla ilk önce 23.06.1983 tarihli 2859 sayılı Yasa uyarınca yenileme çalışmaları (yenileme kadastrosu) yapılmış, bu yasa ihtiyaca cevap vermeyince, 22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ile bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre çalışmalar (uygulama kadastrosu) yapılmaya başlanmıştır. Uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve ilk kadastro tarihinde de mevcut olan sabit noktalardan, aynı döneme ve öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan bir dizi teknik çalışmalardan sonra tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı tespit edilerek ada raporu düzenlenmekte ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmektedir. Yukarıda kısaca açıklanan çalışmalar tamamlandıktan sonra uygulama tutanakları ve haritaları askı ilanına çıkarılmaktadır. Askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davalarında, husumet yöneltilmesi gereken davalı, davacıya ait taşınmazda eksilmeye ya da sınır değişikliğine sebep olan komşu parsel malikleridir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Bu nedenle, nasıl bir araştırma yapılması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, uygulama kadastrosu, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Hal böyle olunca mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosu haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir. Bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve en az biri harita mühendisi olmak üzere üç kişilik teknik bilirkişi kurulu katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan ilk tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri uzman bilirkişilere
işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, uzman bilirkişilerden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Uzman bilirkişiler raporlarında, ilk tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılar yer almalı; ayrıca birincisi, ortofoto üzerinde ilk tesis kadastrosuna ait harita ile uygulama haritasını ada bazında, ikincisi çekişmeli taşınmazlar ve komşularını kapsar bazda ve üçüncüsü ise ilk tesis kadastro haritası ile çekişmeli taşınmazların zeminini çakıştırır bazda en az üç adet harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları gösterir harita tanzim edilmesi istenmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Somut olayda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde en az biri harita mühendisi olmak üzere üç kişilik teknik bilirkişi aracılığıyla inceleme ve araştırma yapmak yerine iki fen memuru aracılığıyla düzenlenen denetime imkan vermeyen soyut içerikli yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Hazine’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, 20.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.