Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/1857 E. 2013/2270 K. 22.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1857
KARAR NO : 2013/2270
KARAR TARİHİ : 22.03.2013

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “ davanın, imar öncesi durumun ihyası ve tescil isteklerine ilişkin olup, mahkemece, imar öncesi duruma dönülmesi isteğinin kabulüyle taşınmazın sicil kaydının terkinine, tescil isteğinin ise reddine karar verildiği; nevarki, taşınmazın imar öncesi vasfı ve niteliği bakımından kesin ve net olarak bir belirleme yapıldığının söylenemeyeceği, o halde; taşınmazın imar öncesi niteliğinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, hakkında özel mülkiyete konu olacak şekilde bir tescil hükmü mü, yoksa özel sicilinde gösterilmesi mi, ya da kadastro harici bırakılması mı gerekeceği hususunun değerlendirilmesi; yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde anılan yerin kadastroya tabi tutulmadığı anlaşılır ise, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca mülkiyetinin belediyeye intikali öngörülen taşınmazlardan olup olmadığının tespiti; 775 sayılı Yasanın 3. maddesi 19/07/2003 tarihinde 4916 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmış ise de, bu tarihe kadar olan süreç içerisinde tarafları yararına doğmuş olan usulü kazanılmış hak ilkesinin gözetilmesi; sonucuna göre bir karar verilmesi“ gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
“Mahkemece çekişmeli taşınmazların evveliyatının köy meydanı olup, köy meydanlarının 3402 sayılı Yasa gereğince orta malı sayılarak tescile tabi veya özel sicile yazılması gerekli yerlerden olmadığı ve haritasında gösterilmekle yetinilen ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerden olduğu; 775 sayılı Yasa’nın 3. maddesi 2003 yılında yürürlükten kaldırılmış ise de, …’ın 2003 yılından önce belediye olması karşısında kazanılmış haktan sözedilebileceği, davacı Hazinenin çekişmeli yerlerde hak sahibi bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmiş ise de, mahkemenin kabul ve değerlendirmesinin doğru olduğu söylenemez. Bilindiği üzere 775 sayılı Yasa 30.07.1966 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 3/1. maddesi “bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hazinenin, Özel İdarelerin ve Vakıflar İdaresi dışındaki katma bütçeli dairelerin mülkiyetindeki arazi ve arsalardan veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden, belediye sınırları içinde olanlar ve 6785 sayılı Kanunun 47 nci maddesine dayanılarak tespit edilen mücavir sahalarda bulunanlar, bu kanunda belirtilen amaçlarda kullanılmak üzere, bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçer” şeklinde olup, kazanılmış hakkın varlığı için en başta, anılan yasanın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle çekişmeli taşınmazların belediye sınırları içerisinde veya mücavir sahada bulunmaları gerektiği kuşkusuzdur. Farklı bir ifadeyle ve somut olayda … Belediyesinin 30.07.1966 tarihi itibariyle mevcut olması gerekmektedir. Bu koşul var ise, diğer koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır. Bozma kararına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Anılan bu husus, usulü kazanılmış hakkın bir sonucudur. Nevar ki, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş; dava konusu taşınmazların imar uygulaması öncesi niteliği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmemiştir. Genel arazi kadastrosunun ne zaman yapıldığı, çekişmeli yerlerin neden tescil harici bırakıldıkları, imar uygulaması öncesi kadastral paftasında ne olarak gözüktükleri, … Belediyesinin ne zaman kurulduğu, imar planlarının ne zaman yapıldığı, çekişmeli yerlerin imar planında hangi alana ayrıldıkları yönünde ilgili belgeler temin edilmemiş, komşu parsellerin tapulama tutanakları getirtilerek tapu veya vergi kaydına dayalı tespit edilmiş olmaları halinde dava konusu taşınmazları ne olarak gösterdikleri saptanmamış, komşu sınırlarda mera bulunması halinde usulüne uygun mera araştırması yapılmamış, sadece bir mahalli bilirkişi dinlenilerek ve mahalline ziraat mühendisi sıfatını haiz bilirkişi dahi götürülmeksizin, inşaat mühendisi ve fen bilirkişilerin, taşınmazların evveliyatları bakımından inceleme ve değerlendirme içermeyen yetersiz raporlarına dayalı olarak neticeye gidilmiştir. Öte yandan; dosyaya bozma sonrası gelen çap kayıtlarındaki beyanlar dikkate alınmamıştır. Oysa tapu kayıtlarının beyanlar hanelerinde, “imar uygulaması nedeniyle mükerrerlik olup, belediye adına tescilin hatalı olduğu” belirtilmiştir. Buna göre, anılan beyanların dayanağı belgeler de getirtilmek suretiyle, yapılacak uygulama sonucu fen bilirkişiden kadastral pafta ile imar uygulaması sonucu oluşan pafta çakıştırılarak alınacak raporla, böyle bir hususun var olup olmadığı da denetlenmemiştir. Hal böyle olunca, bozma gereğinin usulüne uygun ve tam olarak yerine getirilmesi, araştırma ve incelemenin noksansız tamamlanması, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla uygulama yapılması, yerel bilirkişiler ile bildirilmeleri halinde taraf tanıklarının dinlenilmesi, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye ve denetlemeye elverişli krokili raporlar alınması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek dava konusu taşınmazların imar uygulaması öncesi niteliklerinin saptanması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.