Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/14537 E. 2014/3896 K. 04.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14537
KARAR NO : 2014/3896
KARAR TARİHİ : 04.04.2014

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2013
NUMARASI : 2010/296-2013/251

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Hazine vekili; davacı Hazinenin kayden paydaşı olduğu 1449 parsel sayılı taşınmazda davalı Belediyenin imar uygulaması yaptığını ve bu işlem sonucu, Hazinenin hissesine göre 502.75 metrekare yer tescil edilmesi gerekirken, 301.60 metrekarelik .. ada 1 sayılı imar parselinin Hazineye verildiğini, ancak anılan şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek; eski 1449 parsel yeni 1270 ada 1 parselin 301.60 metrekare Hazine tapusunun iptali ile, 1270 ada 1 parselin 502.75 metrekare olarak Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davanın kabulü ile, dava konusu İstanbul İli, B.İlçesi, B.Mah., (eski .) yeni.ada, 1 parselin tapuda 502,75 metrekare olarak Hazine adına tesciline” karar verilmiş; hüküm, davalı belediye vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali nedeniyle tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hazinenin kayden paydaşı bulunduğu 1449 parsel sayılı taşınmazın davalı belediye tarafından 11.06.1997 tarih ve 4339 sayılı encümen kararıyla imar uygulamasına tabi tutulduğu ve oluşturulan 1270 ada 1 sayılı imar parselinin davacı adına tescil edildiği; ancak anılan imar düzenlemesine ilişkin belediye encümen kararının İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin 05.10.2000 tarih ve 1998/1346 Esas, 2000/775 Karar sayılı ilamıyla iptal edildiği ve deracattan geçmek suretiyle kesinleştiği; yargılama sırasında da, çekişmeli taşınmazla ilgili olarak 3 defa daha imar düzenlemesi yapıldığı ve bu uygulamaların da idari yargı yerinde iptal edildikleri, ne var ki, bunlardan 21.11.2006 tarih 4069 sayılı ve 26.01.2010 tarih 230 sayılı belediye encümen kararlarının iptaline ilişkin kararların kesinleşme şerhli ve onaylı ilam örneklerinin getirtilmediği, ayrıca çekişmeli taşınmazın ilk tesis tarihinden itibaren birbirini takip edecek şekilde tedavüllü tapu kayıtlarının (kütük sayfalarının) da temin edilmediği; yine belediyece, 1449 sayılı kadastral parselin sınırlarına dönülmesi hususunda 14.06.2012 tarih 2251 sayılı ve 17.07.2012 tarih 2605 sayılı encümen kararları ile, en son uygulamanın iptaline ilişkin İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 28.09.2012 tarih ve 2010/1009 Esas, 2012/1581 sayılı Kararına uygun olarak işlem yapılması hususunda 20.11.2012 tarih ve 4186 sayılı encümen kararı alındığı ve mahkeme kararının kesinleşmesini müteakip karar gereğinin yerine getirileceğinin bildirildiği görülmektedir. Davacı Hazine vekili; imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali nedeniyle eski 1449 parsel yeni 1270 ada 1 parselin tapusunun iptali ile 1270 ada 1 parselin 502.75 m2
olarak Hazine adına tescili istemiyle eldeki davayı açmış; yargılama sırasında sunduğu dilekçeleriyle, tapu iptali, eski hale iade ve 502.75 metrekare yüzölçümüyle tescil talep etmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Böylesi bir durumda da, dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. O halde, mahkemece hem kadastral parsel numarası yazılıp, hem de sicil kaydının dayanağı iptal edilen imar parselinin mesahasının arttırılarak Hazine adına tesciline hükmedilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan; tapu iptal ve tescil davaları kural olarak kayıt maliklerine karşı açılır. Yine; kadastral duruma dönülme istekli uyuşmazlıklarda taraf teşkili bakımından husumetin, kadastral parselin kapsamında kalan ve iptale konu edilen imar parsel ya da parsellerinin maliklerine yöneltilmesi gerekeceği kuşkusuzdur ve bu davanın özelliği itibariyle kayıt malikleri yanı sıra işlemi yapan belediyeye de husumetin yöneltilmesi mümkündür. Oysa eldeki dava; yalnızca işlemi yapan belediyeye yöneltilmiştir. Ne var ki, davanın pasif husumet yönünden görülebilmesi, kayıt maliklerinin davalı safında yer almasına bağlıdır. Diğer taraftan; Türk Medeni Kanunu’nun 693/3. fıkrası; paydaşlardan her birinin bölünemeyen ortak menfaatin korunmasını, diğer paydaşları temsilen isteyebileceğini öngörmektedir. Bu durumda davanın paydaş tarafından açılmasında anılan Yasaya aykırı bir yön yoktur. Ne var ki; bir taşınmazın dava edilen pay yönünden kadastral parsele, diğer pay yönünden imar parseline ilişkin olması hukuken mümkün olmadığı gibi hem taşınmazın geometrik ve hukuksal durumu ve hem de niteliği itibariyle doğru sicil oluşturma ilkesine de aykırı olacağı tartışmasızdır. Olaya bu açıdan bakıldığında paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu kabul edilmelidir. Yine; yargılama sırasında davalı belediyece, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilmiş olması nedeniyle kadastral parsele dönüşüm yönünde belediye encümen kararları alındığı bildirilmiş olup, bu kararların infaz edilmesi, başka bir ifadeyle kadastral parselin ihyası halinde davanın konusuz kalacağı açıktır. Hal böyle olunca; taraf teşkili sağlanmadan, yargılama sırasında yapılan imar uygulamalarının iptallerine ilişkin tüm idari yargı kararlarının kesinleşme şerhli örnekleri getirtilmeden, ilk tesisten itibaren tedavüllü tapu kayıtları (kütük sayfaları) temin edilmeden ve geri dönüşüm yönündeki belediye encümen kararları celbedilerek bu kararların sicile yansıyıp yansımadığı araştırılmadan yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, kabule göre de; dayanağı kalmayan ve yolsuz tescil durumuna düşen imar parseli üzerinden ve de infaza elverişsiz bir biçimde hüküm kurulmuş olması ve ayrıca iddianın ileri sürülüş biçimi ve niteliğine göre istek, doğrudan mülkiyete ilişkin olmayıp, kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine yönelik olduğundan karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu yerine nispi olarak belirlenmiş olması da isabetli değildir. Davalı belediye vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine,
04.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.