Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/14481 E. 2014/338 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14481
KARAR NO : 2014/338
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

MAHKEMESİ : ELAZIĞ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2010/439-2013/197

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Y.. T.., K..K.. çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında dere yatağı niteliğinde tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın, D.. M.. yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne, 11.06.2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda (B), (C), (D) ve (E) harfiyle gösterilen 15.525,95; 3.509,06; 9.930,42 ve 10.958,41 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz bölümlerinin davacı Y.. T.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nın 713/1. maddesi uyarınca 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak açılmış olup, tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu yer, 1956 yılında yapılan tapulama sırasında dere yatağı niteliğinde tespit dışı bırakılmıştır. Mahkemece yapılan keşifte beyanına başvurulan yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazların 1970’li yıllardan beri tarım arazisi olarak kullanıldığını, 1988 yılından sonra ise meyve bahçesi haline getirildiğini beyan etmişlerdir. Keşif sonrası alınan uzman ziraat bilirkişisi raporunda ise meyve ağaçlarının yaşının 5 ila 10 olduğu belirlenmiş, ancak tarımsal arazi olarak uzun yıllardan beri kullanıldığı belirtilmiştir. Jeoloji uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 17.07.2012 havale tarihli raporda ise 1984 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın üzerinde ekili dikili bitki örtüsüne rastlanmadığı, tarımsal faaliyete başlanmadığı açıklanmış ise de 1984 yılından sonraki döneme ait hava fotoğrafları incelenmemiştir. Bu durumda yerel bilirkişi beyanları ve ziraat bilirkişisi raporu ile jeoloji bilirkişisi raporu çelişmekte olup mahkemece bu çelişkiler giderilmediği gibi; taşınmaz üzerinde imar-ihyanın ne zaman tamamlandığı ve taşınmazın tarım arazisi olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı duraksamasız şekilde belirlenmeden davacı yararına zilyetlik yolu ile mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Doğru sonuca ulaşabilmek için öncelikle taşınmaz üzerinde imar-ihya faaliyetlerinin tamamlandığı ve tarım arazisi olarak zilyet edilmeye başlandığı tarihin teredüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Bu konuda sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için dava tarihine göre 20-25yıl öncesine ait üç ayrı tarihte (1988-1990-1995) çekilmiş hava fotoğrafları ve memleket haritaları ve tespit edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle getirtilmeli, jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiye stereoskop ile inceleme yaptırılarak taşınmazın dava tarihine göre 20 yıl öncesindeki niteliğinin ne olduğu, imar ihya faaliyetlerinin tamamlanarak tarım arazisi olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı konusunda ayrıntılı rapor alınmalı; bundan sonra, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişi ve tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, uzman bilirkişilerden taşınmazın niteliği konusunda önceki raporları da irdeler şekilde ayrıntılı rapor alınmalı, raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, taşınmazın hangi tarihte kim tarafından imar-ihyasına başlandığı, imar-ihyanın hangi tarihte bittiği, taşınmaz üzerinde ekonomik amacına uygun tarımsal zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğünün belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri, bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, beyanlar ile bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde giderilmesine çalışılmalı, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.