YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14480
KARAR NO : 2014/337
KARAR TARİHİ : 30.01.2014
MAHKEMESİ : ELAZIĞ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2010/440-2013/198
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı R.. O.., K..K.. çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında dere yatağı niteliğinde tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın, D.. M.. yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne, 11.06.2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda (A), (F) ve (G) harfleriyle gösterilen 4.415,18; 6.034,48 ve 8.500,00 metrekare yüzölçümündeki bölümlerin davacı R.. O.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu yer, 1956 yılında yapılan tapulama sırasında dere yatağı niteliğinde tespit dışı bırakılmıştır. Mahkemece yapılan keşifte beyanına başvurulan yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazların 1970’li yıllardan beri tarım arazisi olarak kullanıldığını, 1988 yılından sonra ise meyve bahçesi haline getirildiğini beyan etmişlerdir. Keşif sonrası alınan uzman ziraat bilirkişisi raporunda ise meyve ağaçlarının yaşının 5 ila 10 yıl olduğu belirlenmiş, ancak tarımsal arazi olarak uzun yıllardan beri kullanıldığı belirtilmiştir. Jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen 17.07.2012 havale tarihli raporda ise 1984 sonrası hava fotoğrafları incelenmeksizin 1984 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın üzerinde ekili dikili bitki örtüsüne rastlanmadığı, tarımsal faaliyete başlanmadığı açıklanmış, yerel bilirkişi beyanları ve ziraat bilirkişisi raporu ile jeoloji bilirkişisi raporu çeliştiği halde mahkemece bu çelişkiler giderilmeden, taşınmaz üzerinde imar-ihyanın ne zaman tamamlandığı ve taşınmazın tarım arazisi olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı duraksamasız şekilde belirlenmeden davacı yararına zilyetlik yolu ile mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Doğru sonuca ulaşabilmek için öncelikle taşınmaz üzerinde imar-ihya faaliyetlerinin tamamlandığı ve tarım arazisi olarak zilyet edilmeye başlandığı tarihin teredüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Bunun için dava tarihinden geriye doğru taşınmazın iktisap evresine ilişkin olacak şekilde 20-25 yıl öncesine ait (1990 öncesi, 1990, 1995 yıllarına ait) 1/20000 veya 1/25000 ölçekli hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskop aletiyle incelenmesi gerekir. O halde dava tarihine göre 20-25yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş hava fotoğrafları ve memleket haritaları ve tespit edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle getirtilmeli, jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiye stereoskop ile (yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda) inceleme yaptırılarak taşınmazın dava tarihine göre 20 yıl öncesindeki niteliğinin ne olduğu, imar-ihya faaliyetlerinin tamamlanarak tarım arazisi olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı konusunda ayrıntılı rapor alınmalı; bundan sonra, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişi ve tarafların göstereceği tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, uzman bilirkişilerden taşınmazın niteliği konusunda önceki raporları da irdeler şekilde ayrıntılı rapor alınmalı, raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, taşınmazın hangi tarihte kim tarafından imar-ihyasına başlandığı, imar-ihyanın hangi tarihte bittiği, taşınmaz üzerinde ekonomik amacına uygun tarımsal zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğünün belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri, bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, beyanlar ile bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde giderilmesine çalışılmalı, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.