YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14419
KARAR NO : 2014/1213
KARAR TARİHİ : 13.02.2014
MAHKEMESİ : MURADİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/01/2013
NUMARASI : 2011/109-2013/15
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu S.. Köyü çalışma alanında bulunan 113 ada 84 parsel sayılı 353.384,62 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mera olarak sınırlandırılıp özel siciline kaydedilmiştir Davacılar N.. T.. ve arkadaşları, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın bir bölümü hakkında mera kaydının iptali ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Yargılama sırasında dava konusu edilen yerin bir bölümünün dava dışı C.. K.. ve müşterekleri adına tespit ve tescil edilen 113 ada 82 parsel sayılı 51.268,09 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 82 parsel sayılı taşınmazın 13.07.2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda belirtilen 6.680,00 metrekare yüzölçümündeki bölümü ile 84 parsel sayılı taşınmazın aynı raporda belirtilen 1.780,00 metrekare yüzölçümündeki bölümünün mera kaydının iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Bu süre, hak düşürücü süre olup mahkemelerce re’sen dikkate alınmalıdır. Temyiz konusu 113 ada 84 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının 07.01.1993 tarihinde kesinleştiği ve mera özel siciline kaydedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Somut olayda; davacı kadastrodan önceki hukuki sebebe dayanmış olup; çekişmeli taşınmazın tespitinin kesinleşme tarihi olan 07.01.1993 tarihi ile dava tarihi olan 26.04.2011 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde söz edilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermek gerekirken, davanın esasına girilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan dava, açıkça 113 ada 84 parsel sayılı taşınmaza karşı açılmış olup dava dilekçesinde 113 ada 82 parsel sayılı taşınmazdan söz edilmediği gibi maliklerine karşı da dava yöneltilmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2011 gün ve 2011/1-364-453 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı gibi, hakkında dava açılmayan bir taşınmazın ıslah yoluyla dahi davaya ithaline ve davalı hale getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. Dava konusu edilmeyen taşınmaz, hukuken dava konusu edilen taşınmaza nazaran başka bir müddeabih olması nedeniyle, ancak ayrı bir davaya konu teşkil edebilir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek hakkında usulen açılmış bir dava bulunmayan 113 ada 82 parsel sayılı taşınmaz yönünden hüküm tesisi de doğru olmamıştır. Temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, 13.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.