YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14166
KARAR NO : 2014/1232
KARAR TARİHİ : 13.02.2014
MAHKEMESİ : ANTALYA KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2013
NUMARASI : 2011/624-2013/429
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında Y.. Köyü çalışma alanında bulunan ve davacı H.. Y..’a ait eski 1371 parsel sayılı 4000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 27975 ada 41 parsel sayısı ile 3669,75 metrekare yüzölçümlü olarak tescil edilmiştir. Davacı H.. Y.. kendisine ait taşınmazın yüzölçümünün haklı bir nedene dayanılmaksızın eksiltildiğini ileri sürerek K.. M..’nü hasım göstermek suretiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın husumet nedeniyle reddine, çekişmeli taşınmazın uygulama tutanağındaki gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı H.. Y.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, uygulama kadastrosuna itiraz davalarında husumetin, lehine sınır değişikliği yapılan taşınmaz maliklerine yöneltilmesi gerektiği; davacının husumet yönelttiği K.. M..nün davada husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, mahkemenin kabulünde isabet bulunmamaktadır. Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindedir. Bu tür davalarda husumetin, itiraz edenin taşınmazı aleyhine yapılan tespit sonucunda, yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmazların maliklerine yöneltilmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, uygulama kadastrosu sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan veya yüzölçümü artan taşınmaz veya taşınmazların bulunmaması halinde ise K.. M..ne husumet yöneltilerek de dava açılabilir. Bu hususun aydınlığa kavuşturulabilmesi için de öncelikle mahallinde keşif ve uygulama yapılarak davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan azalmanın hangi nedenden kaynaklandığı uzman fen bilirkişi raporuyla yöntemince saptanmalıdır. Bu şekilde araştırma, inceleme ve uygulama yapılmadan karar verilemez. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile uzman fen bilirkişisi olduğu halde mahallinde keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte, davacıya ait taşınmazın sınırları yerel bilirkişi kurulu ve tanık sözleri ile belirlenmeli; fen bilirkişisinden davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin nereden kaynaklandığını açıklayan, ilgili yönetmelik gereği davacıya ait taşınmazın sınırlarının zeminde ne şekilde bulunduğunu irdeleyen, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftasını ayrı renklerle çakıştırmalı şekilde gösteren ayrıntılı rapor alınmalıdır. Ulaşılacak sonuca göre; davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde, K.. M..ne husumet yöneltilerek dava açılması yeterli görülerek davanın esastan reddine karar verilmelidir. Davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin, komşu taşınmazlardan kaynaklandığının belirlenmesi halinde ise komşu parsellerin maliklerinin davaya dahil edilmesi için; davacıya ait taşınmazların yüzölçümlerinde oluşan eksilmelerin tescil harici taşınmazlardan kaynaklandığının anlaşılması halinde de Hazine ile ilgili Kamu Tüzel Kişilerinin davaya dahil edilmesi için davacıya süre ve imkan verilmelidir. Bu şekilde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124. maddesi uyarınca yöntemince taraf teşkili sağlandıktan sonra, davanın esasına girilerek bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan yönler göz ardı edilerek davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.