Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/14079 E. 2014/828 K. 07.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14079
KARAR NO : 2014/828
KARAR TARİHİ : 07.02.2014

MAHKEMESİ : İSPİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2013/76-2013/356

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu Ö.. Köyü çalışma alanında bulunan 149 ada 29 parsel sayılı 3455.99 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı sebebiyle M.. K.. adına tespit ve tescil edilmiş iken, 01.10.2010 tarihli satış ile davalı A.. Z.. adına tescil edilmiştir. Aynı şekilde, dava konusu 149 ada 30 parsel sayılı 2330.54 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı sebebiyle 1/4 hisse şeklinde dava dışı A.. U.. mirasçıları adına tespit ve tescil edilmiş iken, 10.01.2012 tarihli satış ile davalı A.. Z.. adına tescil edilmiştir. Davacı M.. K.., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazların bir bölümünün adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı M.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’nın 1023. maddesinde “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”, aynı yasanın 1024/1. maddesinde ise, “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” hükmü yer almaktadır. Mahkemece davalı A.. Z..’nin tapu sicilinde malik gözüken kişilerden, tapu siciline güvenerek dava konusu taşınmazları satın alan iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu gerekçesiyle, TMK’nın 1023. maddesi uyarınca davalının taşınmazın maliki olacağı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ise de; dosya tetkik edildiğinde, son kayıt maliki davalı A.. Z..’nin, dava konusu taşınmazları ediniminde kötüniyetli olup olmadığı yönünde mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kötüniyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmadığı, “Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye karşı Medeni Kanun’un 931. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptal davalarında, dava açma iradesinin iktisabın kötüniyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı; kaldı ki, öyle olmasa bile buradaki kötüniyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceği” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 Esas, l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, aynı kararın gerekçesinde de kötüniyetin mahkemece re’sen nazara alınacağı benimsenmiştir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, dava konusu taşınmazların son kayıt maliki davalı A.. Z..’nin, ediniminde kötü niyetli olup olmadığı yönünde duraksamaya yer bırakmayacak şekilde araştırma yapılmalı, taşınmazların başında yapılacak olan keşifte davacı tanıkları ve yerel bilirkişiler hazır edilerek davalı A.. Z..’nin kötüniyetli olup olmadığı ve taşınmazın davacıya ait olduğunu bilebilecek durumda bulunup bulunmadığı hususlarında olaylara dayalı ve ayrıntılı beyanları alınmalı, beyanlar arasında çıkabilecek çelişkiler giderilmeye çalışılmalı ve bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile keşif yapılmaksızın ön inceleme aşamasında yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 07.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.