Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/13855 E. 2014/414 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13855
KARAR NO : 2014/414
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

MAHKEMESİ : ZARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2010/216-2013/50

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda M..Ç..K.. çalışma alanında bulunan …ada 23 parsel sayılı 477.292,53 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kadim kullanıma dayalı olarak kamu orta malı mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır. Davacı Z.. S.. tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümüne yönelik dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı Z.. S.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında aleni yargılanma ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkı da yer almaktadır. Anılan prensiplerin amacı, yargılama süresini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak, kamu eliyle karar verme süresini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. Aleni yargılama prensibi ile hukuki dinlenilme hakkı, duruşmaların açık yapılması kadar hükmün açık duruşmada tefhimini ve kararların gerekçeli olmasını zorunlu kılmaktadır. Anayasamızın 141, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 ve 28. maddelerinde bu hususlara işaret edilmektedir. 1086 sayılı Yasa’nın 388. ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. ve 298. maddeleri kararın gerekçe içermesini zorunlu kılmaktadır. Anılan maddeler uyarınca gerekçe, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermelidir. Başka bir deyişle gerekçe; hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Somut olayda, mahkemece yukarıda belirtilen hususlar göz ardı edilerek herhangi bir gerekçe belirtilmeden hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, dosya kapsamında yapılan araştırma, inceleme ve uygulama da karar için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli 112 ada 23 parselin bitişiğinde ırmak yatağı olduğu halde taşınmazın niteliği yönünden jeolog bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmamış, taşınmazın dava konusu edilen bölümlerine yönelik hava fotoğrafları uygulanmamış, davacının aynı çalışma alanı içinde belgesiz zilyetlik yoluyla edindiği taşınmaz bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Bir yerin niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafı uygulamasıdır. Tespit tarihi 1999 yılı olduğuna göre, bu tarihten geriye doğru en az 15-25 yıl öncesine ait 1975-1980-1985 üç ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı’ndan getirtilerek bu fotoğrafların stereoskopla jeodezi ve fotoğrametri uzmanı marifetiyle incelenmesi gerekir. O halde mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için uzman fen bilirkişisi, jeolog ve ziraat bilirkişinden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın öncesinin ırmak (dere) yatağı olup olmadığı özel mülke konu edilip edilemeyeceği hususunda ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, getirtilen hava fotoğrafları jeodezi ve fotoğrametri uzmanı marifetiyle incelettirilerek davacının zilyetliği değerlendirilmeli, davacı adına senetsizden zilyetliğe dayalı olarak tescil edilen taşınmaz bulunup bulunmadığı Adliye Yazı İşleri Müdürlüğü, Kadastro ve Tapu Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak varsa, bu şekilde tespit edilen taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleşme durumlarını da gösterir biçimde tespit tutanaklarının onaylı örnekleri, kesinleşmiş olanların kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları getirtilerek dosyasına konulmalı ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi kabule göre de dava taşınmazın bir bölümüne yönelik olduğu halde tamamının iptali ile davacı adına tescili yönünde hüküm kurulması da isabetsiz olup davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.