YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13784
KARAR NO : 2014/3066
KARAR TARİHİ : 21.03.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2013
NUMARASI : 2009/541-2013/88
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacılar; kayden maliki oldukları 41 ada 94 parsel sayılı taşınmazda Kartal Belediye Encümeninin 24.08.1992 tarih ve 1697 sayılı kararına göre düzenlenen tescil bildirimine göre 19 metrekarelik kısmının belediye lehine bedelsiz olarak sicilden terkin edildiğini, ancak anılan Encümen Kararının yok hükmünde olduğunu, zira, oybirliği ile alındığı belirtilen bu kararın sadece o tarihte görevli imar müdürü tarafından imzalandığını ileri sürerek; 24.08.1992 tarih ve 1697 sayılı Kartal Belediye Encümen kararının yokluğunun tespiti ile ona müsteniden yapılmış olan terkinin-tescilin yolsuz olduğunun tespiti istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Kartal Belediye Encümeninin 24.08.1992 tarih, 1697 sayılı kararının yokluğunun tespiti ile ona müsteriden yapılmış Maltepe 1. bölge, 22. pafta, 41. ada, 94 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak 19 metrekarelik bölümün yola terkin işleminin yolsuz olduğunun tespitine” karar verilmiş; hüküm, davalı K.. B.. vekili ile davalı M.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Belediye Encümen Kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile bu karar uyarınca yapılmış olan yola terk işleminin yolsuz olduğunun tespiti isteklerine ilişkindir. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, Belediye Encümen kararının idari bir işlem olduğu tartışmasızdır. Bilindiği üzere; idari işlemlere yönelik davaların görülme yeri idari yargıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesinde “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” idari dava türü olarak açıkça vurgulanmıştır. O halde, Belediye Encümen kararının yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin istek bakımından davaya bakma görevinin İdare Mahkemesi’ne ait olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; HMK’nın 114/1-b. maddesinde öngörülen ve “yargı yolunun caiz olması” şeklinde ifade edilen dava şartının eldeki davada bulunmadığı gözetilerek, aynı Yasa’nın 115/2. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Öte yandan; anılan idare işlem gereğince yapılan yola terk işleminin yolsuzluğunun tespiti istemiyle açılan dava, eda davası olmayıp, tespit davasıdır. Bilindiği gibi, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un 106. maddesinde “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz” şeklinde tespit davası düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK döneminde ise her ne kadar tespit davası kanunda düzenlenmemiş ise de, gerek Yargıtay uygulamalarında gerekse doktrinde ittifak halinde tespit davasının açılabilmesi için, hukuki yarar, bulunması öncelikli olarak aranan şarttır. Tespit davasının konusu ancak hukuki ilişkiler olabilir. Maddi vakıalar tespit davasının konusu olamaz. Ancak delil tespiti yoluyla bunların tespiti yapılabilir. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular için müstakil bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Somut olaya gelince; davacılar, Belediye Encümen Kararına göre düzenlenen tescil bildirimi ile maliki oldukları taşınmazdan 19 metrekarelik kısmın Belediye lehine sicilden terkin edildiğini belirterek, anılan yola terk işleminin yolsuz olduğunun tespiti isteğinde bulunmuşlar; yola terk edilen kısmın tescili yönünde bir talepte bulunmamışlardır. O halde, davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı, açılacak eda davası ile birlikte tespit isteğinin değerlendirilebileceği; eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılamayacağı gözetilerek, anılan istek bakımından “hukuki yarar yokluğundan davanın reddine” karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 21.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.