Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/13638 E. 2014/439 K. 31.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13638
KARAR NO : 2014/439
KARAR TARİHİ : 31.01.2014

MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2012
NUMARASI : 2010/867-2012/643

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Davacı Hazine vekili; devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde, 1328 (2013) sayılı parsel olarak ve 5344 metrekare miktarıyla Adana Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilip, daha sonra adı geçen Belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini; bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 4974 ada 4 sayılı imar parselinin meydana getirildiğini; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek; ihdasen Hazine adına tescili gereken devletin hüküm ve tasarrufu altındaki 5344 metrekare yer üzerine tescil edilen 4974 ada 4 sayılı imar parselinin binmeli alana isabet eden 5344 metrekarelik kısmının iptali ve Hazine adına tescili ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanması istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davalılar hakkındaki davanın kısmen kabul kısmen reddine; dava konusu Adana İli Çukurova İlçesi K..K.. kain 4974 ada 4 parselde fen bilirkişinin krokili raporunda (A) harfi ile gösterilen 5212,39 metrekarelik yerin tapu kaydının iptali ile kök parsele dönüştürülerek (kök parseli 1328 (2013) Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline” şeklinde karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine vekili; çekişmeli yerin, öncesinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu halde, Adana Büyükşehir Belediyesi adına ihdas suretiyle tescil edilerek, adı geçen Belediyece yapılan imar uygulaması sonucunda da tamamının kamuda kullanılmak üzere terkin edildiğini, bilahare anılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilmiş olup, böylece imar parsellerinin sicil kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüklerini ileri sürerek tapu iptal ve Hazine adına tescil ile kayıtların eski hale iadesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, sicil kayıtlarının illetini teşkil eden imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve uygulamanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez. İmar uygulamasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın ise iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasa’nın 3/2. maddesinde öngörülen Belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması; şayet yasa gereğince Belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazine’nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi; diğer taraftan, 775 sayılı Yasanın 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Yasa ile iptal edilmiş ise de; iptal kararının bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerekeceği kuşkusuzdur. Ayrıca; kapanmış yollar bakımından da, 3194 sayılı Yasanın 17. maddesi hükmü uyarınca Belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği bilinmektedir. Somut olaya gelince; mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişilerin, 05.07.2012 tarihli raporlarının ilk sayfasında “çekişme konusu 1328 (2013) sayılı parselin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ve imar yolu ve park alanında kalması nedeniyle tescil harici bırakılmışken Adana Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı imar uygulaması ile adı geçen belediye adına ihdas edildiğinin” bildirildiği ve raporun 2. sayfasında ise “anılan kök parselin park alanından ihdas edildiği” açıklandığı halde tescil bildiriminde (ihdas beyannamesinde), 173 nolu parselin yola terkinden ihdas edildiğinin belirtildiği, ne var ki, bu hususlardaki çelişkiler giderilmediği gibi; çekişme konusu taşınmazın imar uygulamalarından önceki vasfı, kadastro harici bırakılan bir yer olup olmadığı ve Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, ayrıca Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı; yine çekişmeli ihdas parselinin yüzölçümü ile bilirkişi raporuyla tespit edilen miktar arasındaki farkın neden kaynaklandığının açıklattırılmadığı görülmektedir. O halde, değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde davalılara iadesine, 31.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.