Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/12315 E. 2014/1795 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12315
KARAR NO : 2014/1795
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : GÖLE KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/06/2013
NUMARASI : 2006/391-2013/103

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında A.. Köyü çalışma alanında bulunan 1.. ada 48 parsel sayılı 173007.54 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kamu orta malı niteliğinde mera vasfıyla sınırlandırılmıştır. Davacı R.. Y.. irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında dava açmıştır. Davacı R.. Y.. tarafından açılan dava dosyası temyize gelmeyen davacı H.. Ç..’nin dava dosyası ile dava konusu taşınmazın aynı olması nedeniyle birleştirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davaların reddine, çekişmeli 124 ada 48 parsel sayılı taşınmazın mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı R.. Y.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmaz, kamu orta malı niteliğinde mera vasfıyla sınırlandırılmıştır. Davacı R.. Y..; irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında dava açmıştır. Davacı R.. Y.. tarafından açılan dava dosyası temyize gelmeyen davacı H..Ç..’nin dava dosyası ile dava konusu taşınmazın aynı olması nedeniyle birleştirilmiştir. Mahkemece; davacıların verilen kesin süreye rağmen keşif avansını yatırmadıkları ve dosyadaki diğer delillere göre de davacılar yararına 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca zilyetlikle mülk edinme şartlarının gerçekleştiğinin belirlenemediği gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Mahkemece, 28.08.2009 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi dava konusu taşınmazın sınırları ve kullanım durumu hakkında bilgisi olmadığını beyan ettiğine, davacının gösterdiği zilyetlik tanıkları keşifte dinlenmediğine ve ayrıca keşfe katılan ziraatçi bilirkişiden alınan rapor taşınmazın niteliğini belirleme anlamında yetersiz olduğuna göre; mahkemenin, yapılmış olan keşfin yetersiz olduğu ve yeniden keşif yapılması hususundaki kabulü doğrudur. Ancak, dava konusu taşınmazın diğer bir bölümü hakkında H.. Ç..’nin de dava açtığı, temyize gelen R.. Y.. ile H.. Ç..’nin dava dosyalarının birleştirildiği, yeniden keşif kararının her iki davacı için alındığı, H.. Ç..’nin adli yardımdan yararlanması hususunda mahkemece alınmış karar olduğu gözetildiğinde yeniden yapılacak keşif için belirlenen giderin 1/2’sinin davacı Rıza’dan alınması, diğer 1/2’sinin ise Hazineden karşılanması gerekirken tüm giderlerin davacı R.. tarafından ödenmesi için adına tebligat çıkarılmış olması karşısında mahkemece keşif için kurulan ara kararın usulüne uygun olduğu kabul edilemez. Öte yandan; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36. maddesinin mahkemece verilen süreye riayet etmeyen taraf aleyhine uygulanabilmesi için ara kararında hakim, katip, mübaşir, yerel bilirkişi adayları, tanık, teknik bilirkişilere verilecek ücretlerle vasıta parasının ve yapılacak tebligatlarla ilgili masrafların kalemler halinde gösterilip, bu ücretlerin temini ve yatırılması için ilgiliye makul ve belirli bir süre tanınmalı, ilgiliye tanınacak süre ile keşif günü arasında da bilirkişi adayları, tanıklara davetiye tebliğ edilip, arazi başında hazır olmalarının bildirilebilmesi için yine uygun bir sürenin bulunmasına azami özen gösterilmesi gerekmektedir. Mahkemece, hükme esas alınan 05.06.2012 tarihli ara karar belirtilen ilkelere uygun şekilde hüküm altına alınmadığından mevzuata uygun bulunmamaktadır. Yasada öngörülen şekle uygun olmayan bir ara karara dayanılarak keşif deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilemez. Keşif günü belirlenirken dosyanın keşfe hazır olmasının göz ardı edilmemesi gerektiği gibi, süreler tayin edilirken de Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 15. maddesinin mutlaka göz önünde bulundurulması icap eder. Yönetmeliğin anılan maddesine göre “10. maddede sayılan vasıtalarla yapılanlar dışındaki her nevi tebliğ evrakı ve davetiyelerin alakalılara ulaşması ve alakalıların tebliğin veya davetiyenin icaplarını yerine getirebilmesi için bu evrakı çıkaran merci tarafından tayin edilecek müddetin hesabında evrakın gönderileceği mahallin yakınlık veya uzaklığı, mevsim koşulları, nakil vasıtalarının durumu gibi hususlar nazara alınır” hükmü yer almış bulunmaktadır. Keşif ara kararının mevzuata ve dosya kapsamına uygun düzenlenmediği açıktır. Yapılamayacağı önceden belli olan keşif için taraflara külfet yüklenilmesi isabetli değildir. Davacı R..Y..’ın temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.