Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/11900 E. 2014/1622 K. 26.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11900
KARAR NO : 2014/1622
KARAR TARİHİ : 26.02.2014

MAHKEMESİ : SAMANDAĞ KADASTRO MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2013
NUMARASI : 2012/4-2013/2

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Uygulama kadastrosu sırasında H.. Köyü çalışma alanında bulunan ve tapuda davacı F.. Ö.. adına kayıtlı bulunan eski 738 parsel sayılı 230,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 114 ada 34 parsel numarasıyla ve 317,82 metrekare yüzölçümlü olarak; davalı H.. Ö.. adına tapuda kayıtlı bulunan eski 735 parsel sayılı 3.925,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 114 ada 33 parsel numarasıyla ve 3.758,93 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir. Davacı F.. Ö.., tesis kadastrosu sırasında kendi taşınmazında bulunan evin uygulama kadastrosu sırasında, 114 ada 33 parselde bırakıldığını, sınırın yanlış ölçüldüğünü iddia ederek dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 114 ada 34 parsel sayılı taşınmazın uygulama tespiti gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı F.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirilmektir. Uygulama kadastrosu yapılırken, tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olduğu anlaşılan sabit noktalar ile aynı döneme ya da öncesine ait farklı amaçlarla üretilmiş harita ve benzeri verilerden yararlanılmakta, tesis kadastrosu haritaları ortofoto üzerine işlenmekte, düzenlenecek ada raporunda, haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden kaynaklandığı gösterilerek, varsa hataların nasıl giderildiği açıklanmakta ve bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılıp, her bir parsel hakkında uygulama tutanağı düzenlenerek uygulama kadastrosu paftları üretilmektedir. Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, özü itibariyle uygulama faaliyetinin yukarıda açıklanan ilke ve yöntemlere göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesini zorunlu kılan davalardır. Yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosu, mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlali sonucunu doğurur. Bu nedenle, uygulama kadastrosundan kaynaklanan ihtilafın çözümü için nasıl bir araştırma yapılması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, uygulama kadastrosu, önemli oranda bir mühendislik faaliyetidir. Bu nedenlerle doğru sonuca ulaşabilmek için mahkemece, dava konusu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının asılları, komşu taşınmazlara ait uygulama kadastrosu tutanaklarının örnekleri, çekişmeli taşınmazların ilk tesis kadastrosuna ait kadastro tutanakları, kadastro sonucu oluşan tapu kaydı ile tüm tedavülleri, ilk tesis kadastorsuna ait ölçü krokisi ve hesap çizelgesi, denetime veri teşkil edecek ortofoto, ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu paftası, varsa kadastrodan sonra tapuda yapılan ifrazlara ilişkin ifraz haritaları ile kadastrodan sonra sınırlarda değişiklik yapan mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı belirlenen diğer haritalar gibi bilgi ve belgeler toplanmalı ve bu şekilde dosya keşfe hazır hale getirilmelidir. Bundan sonra mahallinde, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişi, yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler, ortofoto, hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve memleket haritaları ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Alınacak fen bilirkişi raporunda, tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların yüzölçümleri ya da sınırları itibariyle zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar bilimsel yöntemlerle ve denetime elverişli olacak şekilde açıklanmalı; raporda, “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılara yer verilmelidir. Ayrıca fen bilirkişisinden, çekişmeli taşınmazı, içinde bulunduğu adanın tamamı içindeki konumu ile, ayrıca sadece komşu parselleri ile birlikte konumunu gösterecek şekilde tesis ve uygulama kadastrosu paftalarını, hava fotoğrafı, uydu fotoğrafı ve ortofoto üzerinde çakıştıran denetime elverişli harita düzenlenmesi ve uygulama haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları göstermesi istenmelidir. Bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeli; değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Somut olayda, Mahkemece 26.06.2012 tarihli teknik bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Bu raporun incelenmesinden 1988 yılında yapılan kadastro çalışmalarında oluşturulan paftalarda tersimat hatalarının olduğu, 22-a uygulamasının zemine ve paftasına uygun olduğu ve sınırlarda bir değişiklik olmadığı, kullanılan koordinat sistemlerinin farklı olması ve yüzölçümlerinin farklı yöntemlerle hesaplanmasından dolayı doğruluğu kabul edilebilir farklılıklar oluştuğu ve bu nedenle dava konusu evin 1988 tarihinde yapılan kadastro çalışmasında 114 ada 33 parselde kaldığının tespit edildiği belirtilmiştir. Ancak; hükme esas alınan bilirkişi raporu, çekişmeli taşınmazın eski ve yeni yüzölçümleri arasındaki bu farkın ve çekişmeli taşınmaz üzerindeki evin davalı parsel sınırları içerisinde kalma nedenlerini açıklamak için yeterli olmadığı gibi yapılan inceleme, araştırma ve alınan bilirkişi raporu yukarıda açıklanan yönteme de uygun değildir. Mahkemece, tesis kadastrosuna ait denetime elverişli netlikteki ölçü krokisi, hesap çizelgesi, eski tarihli hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları ve ortofoto getirilmemiş, tesis kadastrosu paftası ile uygulama kadastrosu paftası çakıştırılmamıştır. Bilimsel verilerle desteklenmeyen ve denetime imkan vermeyen soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz fen bilirkişi rapor ve haritasına itibar edilerek hüküm kurulamaz. O halde mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece önce dosya yukarıda açıklanan şekilde keşfe hazır hale getirilmeli ve bundan sonra mahallinde yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve üç kişilik harita mühendisinden oluşan fen bilirkişisi kurulunun katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan, tesis kadastrosu sırasında davacıya ait 738 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer alan ve 25.06.2012 tarihli rapora ekli krokide (B) harfi ile gösterilen evin hangi nedenle uygulama kadastrosu sırasında komşu 735 sayılı parsel içerisinde kaldığı hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, fen bilirkişilerine yerel bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınır haritasında işaretlettirilmeli, fen bilirkişilerinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanılarak uygulama kadastrosunu denetlemeleri istenmelidir. Fen bilirkişileri raporunda, tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, uygulama kadastrosu sonucu komisyonca tespit edilen ev yerinin sınırlarının yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar ve “ada raporu” ile “uygulama tutanağı ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılar yer almalıdır. Ayrıca fen bilirkişilerinden, birincisi, ortofoto üzerinde tesis kadastrosuna ait harita ile yenileme haritasını “ada” bazında, ikincisi 114 ada 33 ve 34 parsel sayılı taşınmazları kapsar bazda, üçüncüsü ise ilk tesis kadastro haritası ile çekişmeli taşınmazların zeminini çakıştırır bazda en az üç adet harita ve yenileme haritasında yanlışlık varsa, doğru sınırları gösterir harita düzenlemeleri istenmelidir. Açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra hata ve kaynağı kesin olarak belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davacı F.. Ö.. vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.