Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2013/10639 E. 2013/13095 K. 20.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10639
KARAR NO : 2013/13095
KARAR TARİHİ : 20.12.2013

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı idare vekili, Bölcek Dede Vakfı adına kayıtlı ve cami vasıflı 177 ada 42 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğunu ve oluşturulan 1660 ada 1 sayılı imar parselinin cami ve yeşil saha olarak belirlenip, tescil harici bırakıldığını, idarelerinin muvafakatının alınmadığını ileri sürerek; tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davanın kabulü ile; bulunduğu alanda davalı … tarafından 3184 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca imar uygulaması yapılması sırasında, 1660 ada 1 parsel’e ait kroki içerisinde gösterilen Manisa, Umumi Mahalleler Mahallesi, 177 ada, 42 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının dayanağı olan krokiyle birlikte aynen korunarak, 1660 ada 1 parselin dayanağı olan kroki içerisinden 177 ada 42 parsele ait dayanak krokinin çıkartılmasına ve muarazaanın bu şekilde giderilmesine” karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, tescil isteğine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki, harca tabi nitelik taşıyan bir davanın açıldığının kabul edilebilmesi için, başvurma ve nispi harcın alınması gerekeceği tartışmasızdır. Davacı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü olup, harca tabi olduğunda da kuşku yoktur. Her ne kadar 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 77. maddesinde “… tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi, resim, harç ve katılım payından istisnadır” hükmüne yer verilmiş ise de, anılan hükmün yargı harçlarını kapsamadığı Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2008 tarih ve 2008/18-777 Esas, 2008/788 sayılı Kararı ile sabittir. Oysa somut olayda, dava açan davacı idareden gerek başvuru, gerekse nispi harç tahsil edilmemiştir. Harç ikmali sağlanmaksızın davanın devamına ve yargılamanın sürdürülmesine 492 sayılı Harçlar Yasa’sının 30. ve 32. maddeleri hükmü gereğince yasal olanak yoktur. Hal böyle olunca, gerek başvurma harcı gerekse nispi harcın tahsil edilmesi ve bu gerek ifa olunduğu takdirde davaya devam edilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de; çekişme konusu 177 ada 42 parsel sayılı taşınmazın 289 metrekare miktarlı ve mescit vasfıyla sicil kaydı açık olup, 27.08.1937 tarihinde kadastro suretiyle Bölcek Dede Vakfı adına kayıtlı bulunduğu; öte yandan, davalı Belediyece 3194 sayılı Yasa’nın 18. maddesi gereğince yapılan imar uygulamasına ilişkin dağıtım cetvelinde 1660 ada 1 sayılı parselin 289 metrekaresinin 177 ada 42 sayılı parselden oluşturulduğu, ancak 1660 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 18.07.1990 tarihinde imar ifraz suretiyle tesis edilip, geldisi kısmına (eski sayfa no bölümüne) 188 ada 42 sayılı parselin yazıldığı ve beyanlar hanesine “geldisi cami olup, tescil harici olan yerlerden bulunduğundan bu ada Cami ve yeşil alan olarak parsel nosu verilmiş ve tescil harici bırakılmıştır” şeklinde belirtme yapılarak malik hanesi kısmında “tescil haricidir” dendiği halde; mahkemece, çelişkiler giderilmeden ve çekişmeli 177 ada 42 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulup tutulmadığı, tutulmuşsa neden sicil kaydının açık bulunduğu ve ne şekilde şuyulandırma kapsamına alındığı; imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilip edilmediği; ortada yolsuz bir tescil harici bırakma işlemi bulunup bulunmadığı; yerinde keşif yapılarak uzman bilirkişilerden rapor da temin edilmek suretiyle kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmadan neticeye gidilmiş olup; hükme yeterli ve elverişli araştırma ve inceleme yapılmaksızın noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. Temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 20.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.