YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6289
KARAR NO : 2012/8901
KARAR TARİHİ : 06.11.2012
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Toratlı Köyü çalışma alanında bulunan 140 ada 35 ve 36 parsel sayılı 42928,85 ve 35844,96 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı …, tapu kaydı ve zilyetliğe dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne; dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile fen bilirkişilerinin 10.05.2012 havale tarihli rapor ve krokilerinde 140 ada 36 parsel içerisinde kalan (E) ve (F) ile gösterilen bölümler ile 140 ada 35 parsel içerisinde kalıp (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerin 1/3 payının davacı İbrahim oğlu …, … adına tapuya tesciline, (C), (D) ve (G) ile gösterilen bölümlerin ham toprak vasfı ile davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalı Hazine temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu 35 parsel sayılı taşınmazın hükme esas alınan 10.05.2012 havale tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen bölümün 04.07.1966 tarih, 2 sıra numaralı; (B) harfi ile gösterilen bölümün aynı tarih, 3 sıra numaralı sicilden gelen tapu kayıtlarını; 36 parsel sayılı taşınmazın (E) harfi ile gösterilen bölümün aynı tarih, 4 sıra numaralı, (F) harfi ile gösterilen bölümün aynı tarih, 5 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, bu bölümlerin tarım arazisi niteliğinde olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece yapılan ilk 21.05.2010 günlü keşiften sonra düzenlenen fen bilirkişi raporuna göre, 35 ve 36 parsel sayılı taşınmazların ekili olduğu belirtilen bölümleri ile, 25.04.2012 günlü keşifte dava konusu yer olarak kabul edilen ve davacı lehine hüküm kurulan bölümlerin farklı yerler olduğu anlaşılmaktadır. Dayanılan tapu kayıtlarının kapsamı konusunda ilk keşifte dinlenilen yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanları kesin olmadığı gibi, ikinci kez yapılan keşifte ise tapu kayıtları tek tek sınırları okunmak suretiyle uygulanmamış, 36 parsel sayılı taşınmazın (E) harfi ile gösterilen bölüme uygulanan tapu kaydının aynı zamanda 110 ada 1 parsel sayılı taşınmaza revizyon gördüğü uygulamada dikkate alınmamıştır. Hal böyle olunca, çekişme konusu taşınmazlar üzerinde davada yararı bulunmayan, olabildiğince yaşlı, yöreyi iyi bilen kişiler arasından seçilecek 3 yerel bilirkişi, tespit bilirkişilerinin tümü ve taraf tanıklarının katılımı ile yeniden keşif yapılarak, özelllikle bir kısım kayıtlarda “hayvan yolu” olarak belirtilen hududun taşınmazlar üzerinde nereden geçtiği belirlenerek, fen bilirkişisinden raporunda göstermesi istenmeli, tapu kayıtları, 3402 sayılı Yasa’nın 20. maddesi uyarınca sabit sınırları esas alınmak suretiyle uygulanıp kapsamları belirlenmeli, taşınmazların temyize konu bölümlerinin tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı açıkça saptanmalı, tapu kayıtlarının paylı olduğu ve tapuda müşterek malik olan davacının diğer müşterek malikler adına dava açma yetkisinin bulunmadığı göz önünde bulundurularak tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazların davacının payı oranında adına tesciline karar verileceği düşünülmeli, temyize konu taşınmaz bölümlerinin tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı sonucuna varılması halinde, bu bölümler üzerinde kimin hangi tarihten beri, ne şekilde zilyet olduğu belirlenmeli, her iki keşifte ekilip biçilen yerler farklı gösterildiği için bu çelişki giderilmeli, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulundan rapor alınmalı, temyize konu taşınmaz bölümlerinin fotoğrafları çekilerek taşınmazların diğer bölümleri ile aradaki sınırı gösterecek şekilde temyize konu bölümlerin sınırlarının fotoğraflar üzerinde gösterilmesi istenmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra hükmün yalnızca davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi nedeniyle oluşan kazanılmış haklar da dikkate alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine’nin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA; 06.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.