Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2012/4790 E. 2013/589 K. 05.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/4790
KARAR NO : 2013/589
KARAR TARİHİ : 05.02.2013

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Davacı tarafça genel kadastro ile oluşan tapu kaydının iptali ve tescil istemi ile tapu kaydına dayanılarak açılan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden davacı … vekili Avukat … ile aleyhine temyiz istenilen … vekili Avukat … geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında Kaleköy 122 ada 11 parsel sayılı 13530,24 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malik hanesi açık tespit edilmiş; davacı … tarafından davalılar Hazine, … Belediye Başkanlığı ve Kaleköy Muhtarlığı aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davası görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine aktarıldıktan sonra, Kadastro Mahkemesinde dava dosyası ile tespit tutanağı birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; 122 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davacı … adına tesciline karar verilmiş; Yargıtay Yüksek 17. Hukuk Dairesince onanan karar 14.12.2000 tarihinde kesinleşerek … adına tescil edilmiştir. 29.11.2006 tarihinde 122 ada 11 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payı satış nedeniyle … oğlu … adına tescil edilmiştir. Davacı … 02.12.2010 tarihli dava dilekçesi ile irsen intikal ve tapu kaydına dayanarak 122 ada 11 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı …’a yönelik davanın reddine, davalı …’a yönelik davanın kısmen kabulü ile çekişmeli 122 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı … adına kayıtlı 2/3 payının 08.10.2011 tarihli uzman fen bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen yerler yönünden iptali ile davacı … adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı … vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede:
1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı …’ın çekişmeli taşınmazın hükme esas olan uzman fen bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerdeki (2/3)’er paylarının iptali ile davacı adına tesciline ilişkin hükme yönelik bütün temyiz itirazlarının REDDİNE,
2- Davacı … vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede:
a- Mahkemece davalı …’ın çekişmeli taşınmazın hükme esas olan uzman fen bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerdeki (1/3)’er payları yönünden … lehine Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi uyarınca iyi niyetle edinme koşullarının oluştuğu, dosya içinde davalının kötü niyetli olduğunu gösteren başkaca bir delil ve belgenin bulunmadığı kabul edilerek karar verilmiş ise de mahkemenin kabul ve değerlendirmesi dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. 14.02.1951 tarihli ve 1949/7 Esas, 1951/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; “vakıa ve karinelerden olayda iyi niyet iddiasında bulunamayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecip kalmayacağına… iyi niyet ve kötü niyetin bu durumda Mahkemece re’sen nazara alınması” gerekir. Somut olayda; …’da yaşayan davalı …’ın ceza soruşturmasına ve kovuşturmasına konu olmuş olaylar nedeniyle adadaki eylemli olarak kullanılmayan Rum kökenli vatandaşlara ait arazilerin düzmece belgelerle edinilmeye çalışıldığını, bu amaçla satış senetleri düzenlenip tescil davaları açıldığını, bu olaylar nedeniyle başta kamu görevlileri olmak üzere birçok kişi hakkında ceza soruşturması ve ceza kovuşturması yapıldığını bilmemesi mümkün olmadığı gibi; halen diğer davalı … ile birlikte yargılanan davalı …’ın iyi niyet iddiasında bulunamamayacağı da açıktır. En azından, sanıklarından olduğu ceza davasındaki iddianamenin kendisine tebliği veya oturumda okunması üzerine olaylardan haberdar olması nedeniyle iyi niyet iddiasında bulunamayacağı tartışmasızdır. Bu durumda …’ın olayda iyi niyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün kendisine ait olacağı ve tüm dosya kapsamına göre de, iyi niyetli olduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalı …’ın paylarının da iptali ile davacı adına tesciline karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
b- Davacı tarafından davalılara karşı açılan dava kısmen kabul edilmiş olmakla; davacı tarafından yatırılmış peşin harcın davacıya iadesine ve davanın kabul edilen bölümü üzerinden davalılar aleyhine harca hükmedilmesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.
c- Davacı tarafından davalılara karşı açılan dava kısmen kabul edilmiş olmakla; davanın kabul ve reddedilen bölümlerinin hesaplanan değeri üzerinden taraflar lehine vakalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacı aleyhine fazla ve lehine az vekalet ücretine hükmedilmesinde de isabet bulunmamaktadır. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 990.00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine 05.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.