Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2012/3566 E. 2012/4485 K. 24.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3566
KARAR NO : 2012/4485
KARAR TARİHİ : 24.05.2012

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında temyize konu 229 ada 5, 235 ada 8 ve 348 ada 7 parsel sayılı 604,50, 2.681,61 ve 339,62 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davalı … adına, 235 ada 1 ve 348 ada 1 parsel sayılı 576,85 ve 711,25 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davalı … adına, 235 ada 2, 348 ada 2 ve 5 parsel sayılı 132,09, 230,74 ve 1.465,36 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davalı … adına, 235 ada 6 ve 348 ada 3 parsel sayılı 964,86 ve 722,99 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar ise davalı … adına irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit edilmiştir. Davacı …, irsen intikal iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazların 1/2 paylarla davacı … ve tespit maliki davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar … ve müşterekleri tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava ve temyize konu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanından kaldığı ve mirasın paylaşılmadığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm kurmaya yeterli değildir. Dava konusu taşınmazlar, miras ve paylaşma yoluyla gelen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalılar adına tespit edilmiş, davacı, miras hakkına dayanarak payının adına tescili istemiyle dava açmıştır. Davalılar, 235 ada 8 parsel ve 348 ada 5 parsel sayılı taşınmazların miras malı olmadığını, üçüncü kişiden kendileri tarafından satın alındığını, diğer taşınmazları ise murisin sağlığında paylaştırdığını, davacıya da başkaca taşınmaz verdiğini savunmuşlardır. Ne var ki mahkemece tarafların iddia ve savunmaları yeterince araştırılıp değerlendirilmemiştir. Ayrıca mahkemece varılan sonuç, kadastro tutanağında yer alan ve dinlenilmeyen bir kısım tespit bilirkişilerinin beyanları ile çelişmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/1. maddesi uyarınca, tespite aykırı sonuca varılması halinde çelişkinin giderilmesi için tespit bilirkişilerinin de tanık sıfatıyla dinlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, tespite aykırı sonuca varıldığı halde tespit bilirkişilerinin tümü tanık sıfatıyla dinlenmemiştir. Bu tür eksik ve yetersiz soruşturmaya dayanılarak karar verilemez. Hal böyle olunca doğru sonuca varılabilmesi için usulünce belirlenecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarıyla birlikte kadastro tutanaklarında adları yazılı tespit bilirkişileri huzuruyla mahallinde yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında öncelikle, taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından ne şekilde zilyet ve tasarruf edildiği sorulup saptanmalı, özellikle de çekişmeli taşınmazların ortak muristen miras mı kaldığı yoksa muris ya da üçüncü şahıslardan diğer yollarla mı kazanıldığı kesin olarak belirlenmeli, ortak muristen kaldığının belirlenmesi halinde paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmışsa çekişmeli taşınmazların bu paylaşımda kime düştüğü tereddütsüz olarak saptanmalı, tespite aykırı sonuca varılması halinde çelişkinin giderilmesi için tespit bilirkişileri dinlenmeli, murisin sağlığında mallarını paylaştırdığının belirlenmesi halinde bu işlemin bağışlama olduğu, malların terekeye intikal etmediği ve taraflar arasındaki ihtilafın zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği hususu düşünülmeli, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece yetersiz araştırma ve uygulama ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de davacının miras payıyla sınırlı olarak davanın görülmesi gerekirken, talep de aşılarak yazılı pay oranıyla davanın kabulüne karar verilmesi ve ayrıca hüküm fıkrasında parsel numaralarının karıştırılması suretiyle infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulması dahi isabetsiz olup, davalıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 24.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.