Yargıtay Kararı 16. Hukuk Dairesi 2012/2887 E. 2012/7324 K. 28.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 16. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2887
KARAR NO : 2012/7324
KARAR TARİHİ : 28.09.2012

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 102 ada 123 ve 124 parsel sayılı 145,25 ve 162,92 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar davalı oldukları belirtilmekle beraber zilyetliğe dayalı olarak sırası ile … ve … adlarına tespit edilmiştir, Sulh Hukuk Mahkemesinde kadastro tespit gününden önce davacı … tarafından … ve … aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası, değer yönünden görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya Asliye Hukuk Mahkemesi’ne intikal etmiş, Asliye Hukuk Mahkemesince de davaya konu taşınmazlar hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli parseller hakkında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve çekişmeli parsellerin veraset ilamındaki hissesi oranında davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, kalan kısımların davalılar adına tespit gibi tesciline, taşınmazlar üzerindeki binaların davalılar adına beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların ortak muris…’a ait olduğu ve onun ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılar arasında paylaşma yapılmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Dava konusu 102 ada 123 ve 124 parsel sayılı taşınmazlar, her ne kadar malik hanesi dolu olarak tespit edilmiş ise de, tespit tarihinden önce Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan dava nedeniyle taşınmazların malik hanelerinin hukuken açık olduğu kuşkusuzdur. Davacı, kadastro tespitinden önce, kadastroca tapu kaydı oluştuğu düşüncesi ile dava konusu taşınmazların babası Hüseyin’den kaldığını, davalılarla birlikte kendisine ait olduğunu öne sürerek dava açmış ve bu dava kadastro mahkemesine aktarılmış olduğuna göre, malik hanesi açık bulunan taşınmazlar yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca Mahkemece gerçek hak sahibinin re’sen belirlenmesi gerekir. Ne var ki, taşınmazların tarafların ortak miras bırakanından kaldığı ileri sürüldüğüne göre mirasçılarının kimler olduğu belirlenip, terekenin usulüne uygun olarak taksim edilmiş olup olmadığının araştırılması, bundan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği halde, Mahkemece bu doğrultuda bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Öte yandan davacının taşınmazlar üzerindeki muhdesatlar yönünden ileri sürdüğü tanıkları da masrafının yatırılması sağlanarak, keşifte taşınmazlar başında dinlenilmemiş, tek bir yerel bilirkişinin soyut beyanına göre hüküm kurulmuştur. Doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle tarafların bu konudaki tüm delilleri ve tanıkları sorulup, saptanmalı, terekeye dahil tüm taşınmazların kadastro tutanakları getirtilip kadastro sırasında ne şekilde tespit edildikleri incelenmelidir. Dosya tamamlandıktan sonra mahallinde, tarafların tanık listelerinde yer almayan üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kök miras bırakandan kalmış ise paylaşım yapılıp yapılmadığı, her bir mirasçıya hangi taşınmazın düştüğü, taşınmaz düşmeyen mirasçının miras payına karşılık ne aldığı hususlarında olaylara dayalı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri terekeye dahil tüm taşınmazların tutanakları ve dayanakları ile komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılarak denetlenmeli, fen bilirkişisinden keşfi izlemeye olanak veren ayrıntılı şekilde rapor alınmalı, tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri de tanık olarak dinlenilmek suretiyle aykırılığın giderilmesine çalışılmalı ve bundan sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca gerçek hak sahibinin re’sen belirlenmesi gerektiği de göz önüne alınmak suretiyle toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 28.09.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.